Gariptir ;
Bir tesadüfler zinciri sonucu oluşmuş ise dünya ila evren, aynı tesadüfler zinciri niye yoketmemektedir bu varlığı?
Yüzlerce, binlerce senaryo mümkün iken yokoluş için, niye işler bu tesadüfler zinciri böylesine düzgünce?
Değişkenli denklemler, düzensizlikler ve tüm dengesizlikler nasıl dengede durur böyle?
Veya niye ağlar Soma'nın evlatları, unuturken halkın kalanı?
Nasıl bu kadar rahattır kan ağlarken vatandaşı? Sorumlu değil midir twitter magandaları?
Kapıcının oğlu kir pas içinde iken niye çalışmamalı villanın varisi?
Yaşadığını hatırlamak için neden düşmeli insan? Niye bir kayaya takılmalı?
Neden kaybetmeli elindekini veyahut kazanmalı istemediğini?
Hiç mi sorumlu hissetmez monoton hayat sahibi kendini?
Veya sorgulamaz mı aynı şahsiyet benliğini ? Neye yarıyorum, nedir bu ben ama benden içeri?
İnsanlar hiç mi hissetmez binlerce kilometre uzaktaki Afrikalının hissini ama hisseder bir kaç yüz kilometre ötedeki anaların veled-i şehitlerini?
İnsan ayrımı yapabilecek kadar uzun mu hayat ?
Değere mi biner peki yollar kısalınca, ölüm yahut yaşamak?
Sevgi artar mı mesafeler uzayınca?
Nedir derdi insanoğlunun, zindan eder dünyayı çocuklara?
Cenneti sunabilecekken pıtırcık ayaklara?
Kitap okumak bile yasaklanırken günde 8 defa, 40 dakika boyunca ; seçeneği neydi pozitif bilimi sevmeyenin, isyandan başka?
Dindirirken bir kalbin sızısını, duymak mıydı öteki kalbin haykırışlarını, yakarışlarını, işkence? Yoksa dünya yanmalı, yok mu olmalıydı sevmediğim bir sözcük olan keşke?
Çabuk değişiyoruz. Günler, aylar geçmez, yıllar bitmez. Ama baktığında ardına çok azı yaşanmış onyıllar var.
Değerlendirilmemiş, geçiştirilmiş zamanlar.
Lanetli der kimi hayatına, kimi kendine. Kendine diyenlerden oldum ben.
İçgüdüsel bir insanları anlama ihtiyacı çektim hep. İster doğuştan de, ister genetik, ister içgüdü, ister empati.
Kendi hislerim, kendi ihtiyaçlarım olmadı çoğu ve neredeyse hiç bir zaman. İstersen çağından ötürü karakter karmaşası yaşıyorsun de bana, ben biliyorum kendimi, tanıyorum. İnsanlara göre şekil aldım. Başkalarının mutluluğu için yaşadım çoğu zaman.
Daha bebekliğinde düşünmeye başlar mı bi' insan başkalarına yük olmak istemediğini?
Kendinden bir şey anlatmayıp, hep dinlemek ister mi bi' insan?
Beni bırak ama insanın doğasında var. İçgüdüsel olarak yöneldiğimiz yönlerimiz var bizim. Karakterlerimiz belli az çok doğarken.
Mesela gün ışığında uzanan bir köpek göze hoş görünürken, ATMden para çeken bir insan neden itici gelir?
Martı sesleri, deniz dalgaları rahatlatırken kulakları, trafik sesi veya bağıran insanlar neden huzursuzluk verir?
Kabul ilk örneği bir filmden arakladım ehehe. Çok önceden izlediğim ama yakın zamanda hatırladığım bir filmden. Ama öyle değil midir?
Neden çekerken bizi bir çift göz, iter ders notları?
Dünya çok güzel bir yermiş, insanlar talan edene kadar. Vahşi yaşam, doğa, afetler alt edildikten sonra insanın tek düşmanı kendisi kalmış.
Cefasını çekmekte bize düşmüş.
Atalarımız insan hükmündeki dünyayı inşa ederken kalplerimize sormamış. Akılla, mantıkla açıklamaya çalışmışlar.
Yola mantıkla çıksan da, yolun sonunda kalp karşılar seni.
Bak mutsuzuz şimdi.
Atalarımız iyi bir şey yaptıklarını, doğru olana yöneldiklerini sanmışlar. Hani nerede şimdi o doğru?
Eskiden yaşam süresi vahşi yaşam yüzünden kısaydı. Şimdi neden 15 yaşında intihar eden gençler var?
Neden çocuklar siyasi görüşlerin kavgasına alet oluyor bu dünyada? Ne kadar acizleşti yetişkinlerimiz? Ne kadar kalpsizleşti bedenleriniz?
"Doğru diyosun da.." deyip kaçacaksın yine, biliyorum. Ama parçasıyız hepimiz.
Soma mevzusunda, önlem almayan devlet kadar, önlem alacak olanı başa getirmediğimiz için biz de en az onlar kadar suçluyuz.
"Bencillik, riyakarlık, iki yüzlülük !!" diye bağırıp, çevremizi değiştirmediğimiz için suçluyuz hepimiz.
Bizler de katiliz ve mazeretimiz de yok.
Cahil dedikten sonra bilgilendirmediğimiz için suçluyuz.
Farkedip, farkettirmediğimiz için.
Hayal kırıklığına uğrayıp, hayal kırıklığına uğrattığımızdan.
Gururumuzdan.
Egomuzdan.
Karşımızdakini dinlemediğimizden. Çoğu zaman tek başımıza konuştuğumuz, tek taraflı diyaloglarımızdan.
"ARTIK YETER" seviyesinde iken belki bir çift evladımızı üzmek istemediğimizden ötürü yaşadığımız işkence hayattan.
Her gece sabır duaları etmekten veya kulağımızı söküp uyuduğumuzdan.
Bir çift evladın büyüğü olmaktan ve buna devam etmekten. Bitirebilirken.
Alevi söndürmekten. Yanabilecekken.
Kendi kendimizi mutsuz ettiğimizden.
Kendimize ve başkalarına işkence ettiğimizden.
Mutlu olmayı bilmediğimizden.
Ama aldırma, okuduklarını yine unutacaksın sonrasında.
Haklı deyip geçeceksin.
Duygu mastürbasyonundan öteye geçemeyecekse de senin için, yazarım ben, zaten severim.
Seçeneğim de yok başka. Rahatladığım, huzur bulduğum ikinci yer yahut yol.
Oku veya okuma. Kendine acır buranın yazarı.
Gördüklerin yalnız kusmuk parçaları.
Yine de, her şeye rağmen güzel dünya.
Işık var. Hep oldu.
Parlatalım o ışığı.
Ama önce yazar biraz uyumalı.
Kendine iyi bak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder