11 Şubat 2014 Salı

Değişim II - Oyunlar

Şöyle ufaktan bi' kendimden bahsedicem iznin olursa ehehe.

Benim çocukluğum; hayatı monotona bağlamış, her gün kahveye gidip sigara-çay keyfi yaparken Okey oynayan , hiç bir halta yaramadığı halde sürekli "yeni nesil pek bir hayırsız, varsa yoksa bilgisayar yahu çıkın dışarıda oynayın, gezin tozun biraz" diye homurdanan dayıların dediği gibi geçti az çok.

Bilgisayar ile ilk tanıştığımda öğrendiğim ilk şeylerden biri "çift tıklarsan açılır, tek tıklarsan işaretler" idi.
Öylesine yepyeni bir şeydi ki bu, evi terkedip hala sümüğünü yemekle meşgul olan çocuklarla oynamak yerine bu daha çekici geliyordu.
Çoğu çocuk gibi ben de başlarda işlerimi bilgisayar bilen insanlara yaptırırdım. Mesela oyun kurmak gibi.

Oyun kurmak o dönemde büyük olaydı moruk. İsminde "çocuk" sıfatı geçen bir kimseden oyun kurabilmesi beklenmezdi.
Lakin ben bir gün dedim ki "oyunu kuran adam gibi benimde elim kolum var ben niye kuramayayım?".
İlk oyunumu o gün kurdum ve gerine gerine bunu arkadaşlarıma anlatıyordum. "Oyun kurabilen çocuk" havası farklı bir şeydi moruk, baya büyük olaydı.

Çoğu yaşıtım futbola meraklıydı. Maç yaparken kendilerini beğendikleri futbolcu olarak hayal eder, pet şişeye sanki milli maçta yabancı takıma 3. golü atmaya hazırlanıyormuşçasına vururlardı.

Futbolu hiçbir zaman sevemedim.

Bu yüzden olsa gerek vaktimin çoğu evde , bilgisayarda geçiyordu. Sanırım pratik davranamama sorunsalımda bu yüzden ehehe.

Başlarda "next>next>next" ile oyun kurarak başlayan ingilizce serüvenim birkaç yıl sonra online oyunlarla da pekişerek beni devamlı okulun sunduğu ingilizceden ileride tuttu.

Okuldan geldiği gibi online oyunun sunucusuna bağlanmaya çalışan, 5-6 saat sonrada gidip uyuyan , her gün aynı senaryoyu tekrarlayan bir çocuğa dönüştüm.

Yaşıtlarım mahalle maçı yapardı ben oyunda seviye kasardım.

Anneleri onlarda "Serseri misin sen be ?! Tüm gün sokaktasın ! O Mehmet'le konuşucam arkadaşlık etmesin seninle! " diye kızardı, benimkiler "Oğlum, gözlerini bozacaksın, tüm gün oradasın , yabancılara ayırdığın vakti birazda bize ayır!" diye kızardı.

Birkaç sene daha geçti. Sınıflarda ingilizce görmeye başladık.
O maç yapan çocuklar "Kursa mı gittin? Nasıl iyi ingilizcen bu kadar yha?!" derdi, eve gidip Fifa,Pes oynar, tv izler uyurlardı.
Ben kod açıklarının nasıl suistimal edilebileceğini (hacking) araştırır, çoğu zaman geçe kalır, uyuyakalırdım.

Zamanla görülen ders sayısı iyice arttı. Hiç birşey yapmadan yetişebildiğim dersler bile ağırlaşmıştı artık.
Bağlı olarak notlarım düşüşe geçti.

Bana şunu dediler hep :
"Önünde uzun bir gelecek var, ömrünü bilgisayar başında mı geçireceksin ? Oyunlar karın doyurur mu ? Derslerine çalışacağın yerde gereksiz şeylerle vakit geçiriyorsun."

Bu insanlar ile tartıştım, kavgalar ettim. Ama şunu söylemeliyim.
Zamanla oyunlara olan ilgim azaldı. Bilgisayarı artık oyun oynamak için değil, araştırmalar yapmak için açmaya başladım.

Evet, oyunlar karın doyurmaz. Ama bendeki, iş ararken çoğu kişinin reddedilmesine sebep olan "ingilizce eksikliği"ni doyurdu.

Kodlamaya olan ilgim zamanla animasyon yapmaya , bugünlerde ise video/fotoğraf tasarlamaya dönüştü.

Bu iki özellik gelecekte 2 ayrı meslek potansiyeli taşıyor. Ali'nin 0 benimse 2 golüm var anlayacağın.

Sümüğünü yemeye ilgili olan Ali yıllar geçmesine rağmen futbola olan ilgisini dindirip notlarını yükseltemediği için kahvedeki dayıların gözünde "sıradan çocuk" , ben ise zamanla oyunlardan uzaklaşıp, vaktimi araştırma yapmakla geçirmeyi tercih ettiğim için "asosyal, anormal çocuk" oldum. Bozuk neslin ilk parçası oldum.

Fark şuradan geliyordu kahvedeki yaşlı amcalar değişim 'i kabullenmek istemiyorlardı ve bencilce kendi zihinlerindeki dünyayı gerçekte görmek istiyorlardı.

Hayır, "yeni nesil çok boz.."madı. Sadece koşullar ve imkanlar değişti.

Biraz da bilimsel yaklaşalım.
Her hayvan ve insan çocukluk evresinde zekasının gelişimi için oyun oynar. Aslanlar bunu birbirinin boynunu ısırarak yapar, insanlar ip atlar, maç yapar. Oyun anlayışı değişse de fikir sabit kalır.

Her hayvan ve insan, çocukluk evresinde oyun oynamak zorundadır. Genetik faktör.

Son 20 sene içerisinde, sokakta saklambaç,evcilik oynamak olan oyun anlayışı yerini bilgisayarlara türlü simülasyonlarla dolu video oyunlarına bıraktı.

Sanal dünya egemen olmaya başladı.

Oyun anlayışı değiştiyse de fikir sabit.

O yüzden sevgili "yetişkinler". Çocuklarınıza bilgisayar konusunda kızmayın. Onun yerine zamanlı,sağlıklı bilgisayar kullanımını öğretin.

Yolu çocuklarınıza siz gösterin, bunu siz yapın. Kararı onlara bırakıp, yanlış yaptıklarında kızarak değil, tecrübelerinizi paylaşıp, bilgi aktararak yapın. Öğreterek.

Değişim i kabullenin. Her gelenek değişime uğrayabilir. Önemli olan fikri oturtabilmek.

"Yetişkinler karakterlerini oturtmuşlardır ve artık değişime çok az rastlanır."

Bu dünyanın en sığ düşüncelerinden biridir. İnsan dediğin varlık beyne sahip. O beyninde duduk uçuklatan yetenekleri var.

Böyle bir beyin ise elbet değişebilir. Her yaşta.

Değişim
i kabullenin. Yıllar boyu çevrenizi algılayarak zihninizde oluşturduğunuz farklı "dünya modelleri"ni  insanlara dikte etmeye çalışmayın.
Zira "Dünya modeli" sürekli değişiyor.

Değişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder