17 Kasım 2013 Pazar

Rüya

Normalde uyuduğundan fazla uyursan, gördüğün rüya sayısı o orantıda artar.
Genelde gün içinde yaşadıklarını, nadir olarakta o an beynin uydurduğu rasgele kişileri, olayları görürsün.

Zaten uzun süre uyumak pekte tavsiye edilmez lakin en fazla 10 saniye düşündüğün bir şeyi bile gece rüyanda görebilecek kadar uzun uyumuşsan o günün kötü geçer.

Normalde çok iplemediğin bir pişmanlıktır çoğu zaman bu gördüğün. Bazen de gelecek kaygısıdır.
İnsan, doğası olarak şimdiyi hiç bir zaman umursamaz.

Büyük ironinin bir parçasıdır bu. İnsan belli bir yaşa kadar sadece şimdisini kurtarmaya çalışır. "Bu vazoyu sen mi kırdın?" diyen babasına iki dakika önce kırdığı halde "Hayıv babağ gövmediğm" diyen çocuk gibi.

Sonraları unutur anı yaşamayı. Fakat daha sonra ne yapacağını detayına kadar hesaplar. Gelecek, geldiğindeyse hiç birşey yapmaz.

Budur insan.

İlerleyen teknoloji ile iyice unutmuştur şimdiyi yaşamayı insan.

İnsan dediğinin kaygıları olur.

Ama bu kaygı neden "Whatsapp'ta last seen'im kaç ay öncesinde kaldı ayh beni yalnız sanmasınlar 2  dkda bir açıp kapayayım yhaaa" olur lan ?
Neden "Telefonum çok eskidi fakir diyecekler yha ouf" olur ?

Neden böyle biliyomusun ? Tarihin en uyduruk zamanında doğduk o yüzden.

Düşününce ; ne büyük savaşımız var, ne işgal korkumuz. Yoklukla boğuşmadık ya da açlıkla. Köle olmadık hiç.

Dünyanın %80'inden iyi yaşıyoruz belkide.

Niye mutsuzuz lan hala ?

Yaşamak için mutsuzluğa ihtiyacımız varmış gibi uyduruk nedenler çıkarıyoruz kendimize mutsuz olacak.
Sürekli tartışma içindeyiz.
Çözüm odaklı değil sorun odaklı yaşıyoruz.
Küslükle çözmeye çalışıyoruz problemlerimizi.
Dünyadaki tek erkek/kadın'mış gibi triplere giriyoruz.
Durduk yere başka düşünceye sahip kişilere sataşıyoruz.
Bizden önce milyarlarca insan yaşamamış gibi en doğrusunu biz biliyoruz.

Kendimizi sorgulamamız gerekirken gidip kafamıza mutfak dolaplarını takıyoruz "Mavi mi yaptırsaydık acaba yhaa". Okul notlarımızı takıyoruz. Patronumuzun bize olan memnuniyetsizliğini takıyoruz.

Bakın ; okul,ofis vs. insan yapımı hayatlardır.

Hayatlar evet, çünkü 4 yaşından başlıyorsun okula 22 yaşına kadar ordasın. Sonrasında minimum 65 yaşına kadar ofis diye genelleme yaptığım türlü işyerlerinde bir işte çalışıyorsun.
Eh malumunuz, yaş ortalaması belli, emeklilikten 5-10 sene sonra da "vefat" etmiyor ya da "kaybedilmiyorsun". Ölüyorsun.
Para mı ? Para ne kadar gerekli yaşamın temelinde ?
Yine çalıştığın firmanın sattığı şeyleri almakla harcadın paranı. Ne faydası var sana bu kağıt parçalarının ?

Sürekli sonu gelmeyecek yeni şeyler almakta kullandın paranı veya biriktirdin. Doyum noktana ulaşamadan da öldün zaten.

Çalışmak güzeldir. Sonucunda bir şey elde ediyorsan.

Ama bu hayatın sonunda bir şey elde etmiyorsun. Ettirmiyorlar.

Böyle düşününce hayat çok boş geliyor canısı.

İnsanın doğası dedim ya hep. Burda da o çıkıyor karşına. Merak etme herkes farkında bu yazdıklarımın. Onlar da biliyor ne kadar boktan işlediğini herşeyin. Onlarda sen ben kadar karamsar merak etme.

Ama değişim diye bir şey var ya? Değişimin getirdiği heyecan. O hayatta tutuyor onları işte.
Beni olduğu gibi.
Acınası değil mi ?

Kötü bir rüya gibi.