4 Temmuz 2023 Salı

Memleketteki Yabancı

  Karanlık kendisine çağırmak için türlü sebepler bulur. Bazen gelişim, bazen boşaltma için ve hepsi de kusmakla gerçekleşir.

 Diyorum, burası kusma kabı. Yeni gerçeklerim var.

 Adı "hayat" olarak akla gelse de duyulan cümlelerden, onlara benzememek için bir sebep daha ki onlar soyut ve manasını bilmedikleri kelimeleri kendilerine kaçış yolları yaparlar ki ben hiç yapmadım, "hayat" pek çok başka filtrenin kısaltması olarak ifade edilmek istenmekte.

 Şimdi daha yüksek bir yerden bakınca aşağılarda kendisini varoş bir mahallenin kaba kalabalığının bar kavgasının tam ortasında bulmuş, sarhoş, terli, öfkeli yumrukların, dökülen içeceklerin ortasında büyürken bulmuşsan sinirin bir başka şeye daha bozulmaya başlıyor.

 Esasen insana dokunmakta pek ısrarcı tek bir yılan varken dünyada, gözü görmeyen, kalbi duymayanlar için her kiriş altı, her yol ağzı bir kavga meydanı. Bu sahte ikinci yılan kalpteki bir çeşit tümöre benziyor. Türlü ilaçların ve müdahil filtrelerin boğabileceği bir tümör veya esasen kalple ilgisi yok, hafızadaki bir gerektiğinde yardımcı veri tabanı. E çok da zararı yok fazla yer işgal etmiyor, etse dahi bilinen beyin harddiski kimine göre bir derya.

 Filtreler bıçaklaştığında esasen suya benzeyen insanın biçimini kayıpta olduğunu görüyoruz. Kendisini bir duvar, bir kaplan yapabilen insan yine de bu filtrelerle sınanıyor ve zor zaman geçiriyorsa demektir ki kendine dokunmayı unutuyor ve bu açıdan tembel denmeli. Oysa pekala kurşun geçirmez bir tabakayla sarınabilir ve gerek psişik gerek psikoterapilik her türlü problemi kendine değmeden sektirebilir.

 Güzel olanı taşlar çirkinler ve iyi olanı kötüler. Kimin kederini, hasetini, taşlamasını kazandığıyla ölçülür seviye. Böyle kem gözlülerle ne kadar mesafe o kadar iyi.

 Başkasında güzel olanı güzel görememek adı konmamış göze gözükmeyen bir sakatlıktır. 

 Sakatlık zira insanlar böyle doğmaz.

 İnsan doğduğunda sadece iyi ve güzele açıktır. Tıpkı hayvanların olduğu gibi. Şu ya da bu şekilde varolan bir biliş varlığı hayvanların daima yemek için çarpıştığı o dünyada onlara yol gösterir. Suyu, yemeği ve arkadaşlığı böyle bulurlar. Bu yetişkinliğe, ki yetişkinlik herhangi insan yaşında gelebilir, değin doğal olarak mevcuttur. Sonrasında gölgelenmesi, kirlenmesi yahut sakatlanması için dünya her şeyi yapar adeta.

 Bir anda insan kendisini güzeli bokladığı, akıllı olan şeyi aşağıladığı noktada bulur. Arkadaşın veya ailenin helal olsunları yerini yapma ya lara bırakır. Aşk yerini nefrete, kahkahalar yerini kavgalara bırakır ve insan kendisine kendi içinde ormanın en tehlikeli canlılarından daha tehlikeli gözüken manasız boşluklar yaratır.

 Ya da bünyesine bu mikrobu hiç sokmaz ve kaldığı o bebek yerden direkt olarak aklını kalbini kaslarını geliştirerek yoluna devam eder. Bu bilinç tuhaftır ki klinik psikolojinin ve çoğu mistik öğretinin öğütlediği şeydir. Doğuda öğretilerle ve batıda doktrinlerle tarih boyu adı konmaya çalışılmış "mutluluk" veya "üstinsan" böyle bir şeydir.

 Tıpkı çocuklar gibi, hiç sıkılmaz, her şeyle eğlenir, her zorlukla baş eder, lanet masanın veya sandalyenin ayağına çarpan hiçbir ayak serçe parmağından sonra düşmez, aşk acısı çekmez, melankoliyle entelektüel bir usta gibi eğlenir, güler ve insanların kalbindeki tümörleri kırar.

 Bu biraz hikaye anlatıcılık. Bilimsel kıssadan hissesi düşük IQ nun yemek ve seks bulmak dışında becerisi olmadığından medeniyetin vardığı ve kurduğu şehir düzeninde mevcut insan zekasının sunduğu bütün olanaklarda kendisini sabote etmeye meyilli olmasıdır.

 Bu beyinlerin zihninden çıkan her manalı gözüken fikir çürüktür, sadece çevresini karartıcı, aşağı çekici, tabiatlarını engelleyici ve zihinlerini küçültücüdür.

 Zira kendisini yükseltmiş olan bir zihin, diğerleriyle sadece güler, onların tabiatlarıyla eğlenir, onları baskılamak zorunda hissetmez.

 Böyleleriyle geçirilen vakit sınırlı olmalı ve tıpkı onların yaptığı gibi onlara davranılmalıdır. Fakat vaktin sınırı geçtiğinde onlar diyecektir ki biz masumuz bize eziyet ediyorsun.

 Zira onların gözleri tıpkı biyolojilerinin verdiği kadarıyla yüzlerindeki iki delikten dışarı bakar. Kendilerini bilmez, tanımaz, söyledikleri veya davrandıklarında bilinç kullanarak, seçimler yaparak hareket etmezler. Dolayısıyla beyinleri ne yaptığını bilmez. Onlara bir şey anlatarak vakit kaybetmemek gerekir. Kur'an da dediği gibi, onların ömrü yüzyıllar binyıllarla da olsa, yüzyıllar binyıllar boyu aynı şeyi yapacaklardır.