29 Ekim 2014 Çarşamba

Bayram Bahane

Kulak kesilsin faşist faşizmi yapmayı deneyen kimileri.
Bazı taşları yerine koyacak bu dizelerin sahibi.

Tam bir sene evvel "üstüne çokta düşünmeyin, az neşelenin be olum ehehe" temalı kısa ama özümsü bir yazı yazmıştım.
Bu sefer tam tersi bir fikir yazacağım buraya.

Üstüne çok ama çok düşünün ve asla aranızda yaptığınız bu 'her şeyin farkındayım' mastürbasyonundan mütevellit memnun kalmayın.

Düşünün.

Çünkü kimi söz sahiplerinin tutarlılıkları bulunmamakta. Düşünün ki laflarınız mantık süzgecinden geçsin.
Arabayla giderken kaldırımda bir karakterin arabaya paralel, hoplaya zıplaya geldiğini hayal eden çocuklar misali ütopyanızı haklı çıkarmak uğruna içi boş söylemlere kalkışmayın.

Ütopyaların en tehlikelisi objektif olduğunu ve iyiliği, adaleti savunduğunu iddaa edendir.
Dinler uğruna asırlardır ve bin yıllardır kan dökülmektedir.

Sadece içinde tanrı bulunmuyor diye 'ideoloji' olarak değerlendirilen kimi dinlerin adına da bir o kadar kan dökülüyor. Putlaştırmak yalnız tanrılara yapılmaz.

Kanı döken insandır. Fikirler can yakmaz.

Fikirler yaralamaz, öldüremez. İnsan öldürür.

Fikri anlamamış insan hem diliyle hem silahıyla öldürür.

Yobazlığın nicesi budur!

Yobazların temsilci kabul edildiği tüm dinleri reddediyorum! Yobazlığın bulaştığı her fikir kırıntısı kendine bir yan yol çizer. Fikrin orjiniyle bağdaştırılamaz.

Faşisti bulsa faşiste faşizm yapacak kimi faşistlerinse insanı, devleti ve zamane koşullarında devlet olmanın gerekliliğini anladığını sandığını görüyorum.

Sanı ne kötü bir yanılsamadır!

Kimseye tabii olmadığını, fikirlerinin hayatının rotasını çizdiğini iddaa eden bu faşistlerse kendi putlarını yoldaş olarak yanlarına diziyorlar.

Aynı terimleri savunan atalarını salt bir söylemde bulunmadı diye hor görüyorlar. Tek bir yanlışında silmeye kalkıyorlar.
Oysa bir yanlışın tüm doğruları götürmesinin MEB sisteminde dahi yeri yoktur.

'Gelişim, çağdaşlık, rönesans, reform, cumhuriyet!!' haykırışlarında bulunan bir aydını, ki bu aydın bunun için en zor kararları vermiştir, kendileri aynılarını söylemelerine rağmen köpeklerin enteresan yerlerine layık görüyorlar.
Bu aydınınsa tek hatası, o tek söylemde bulunmamasıdır.

Aydın geçinen kimilerinin düşünmüyor olması fazlasıyla üzücüdür!

31 Mart vakasıyla farkı olmayan isyanların bastırılmış olması üzerinden bu aydının insanlık düşmanı gösterilmeye çalışılması ise ayrı bir ironidir.
Yoksa onlar monarşiyi mi savunuyorlar? Monarşi mi istiyorlar?

Sizler Vahdettin'in soyundan mısınız?
Hayim Naum'un yoldaşlığıdır hakettiğiniz.

O sözde yoldaşlarınız bu halinizi görse utanırdı!
Dünya kendi kafasındaki gibi dönmüyor diye dünyayı yakmak isteyenler fazlasıyla çocukturlar. Girdiğiniz "olgunum, çevremden farklıyım" ruh halinden çıkınız.

Sizler kendinize yoldaş ilan ettikleriniz gibi ileriyi hedeflemiyorsunuz.
Siz dünya sizin yörüngenize girsin istiyorsunuz.

Faşist ilan ettiğiniz fikirlerin gösterdiği ileri ile, mensubu olduğunuzu iddaa ettiğiniz kimi fikilerin ilerisi arasında fark yoktur.
Okumayanın hali pek acınasıdır.

Sizler ilerisinin değil, bir hayalin peşindesiniz!

Bu hayal içerisinde barış, adalet barındırmıyor!

Barış için savaşı hedefleyemezsiniz! Bekaret için sevişilmez!
Savaş hırsını tatmin etmek için fikirler ardına gizleniyor olmak alçakçadır.

Yazacağım, konuşacağım. Sizler uyuşuk birer atsanız şayet, sıkılmadan, yorulmadan at sineği olarak sizi dürteceğim!
Acının getirdiği olgunluk yol göstericidir.

Oturduğunuz yerden dört bin kitap okumuş adamı cahillikle, insanlık dışı olmakla suçlayamazsınız.
Bu insanlık dışı olurdu.

Bir millet olarak, kutlanması gereken güne leke düşürenler olmayı tercihiniz kimilerince hainlik olarak açıklanabilir.
Kulak asmayın, ne yaptınız ki ihanet edesiniz!

Gelişime ve ilerisine katkınız yoktur!

Olsaydı her sözde fikir sahibi kişi ve partiler gibi başka görüşlere savaş açmazdınız.

Sağ sol ayrımını yapıp, fikir faşizmine giren sizler, hakikati kavradığınızı sanmaktasınız.
Oysa hakikat ufak parçaların bir araya gelip, büyük resmi oluşturmasıdır.

Sağdaki ve soldaki kimi fikirler birbirini tamamlayıcıdır.

Ve eğer aydınlığınız buysa, ben aydın olmayı da reddediyorum!

Sırf şuyum, buyum demedi diye bir büyüğünüzü yerden yere vuracaksanız eğer, siz de bir o kadar fikir eğici yobazlar kadar yobazsınız.

Eğer iyi bir gelecek için konmuş iyi rotaları ezmeyi hedefliyorsanız, Kenan Evren'den de farkınız yoktur.
Darbe dediğin gelişimi durdurur. Akan her kan geriye gidişin ön sözüdür.

Bir şeylerin antisi olduğunuzu ve bu barındırdığınız karşıt fikirlerin neler olduğunu anlatabilmek için günah keçisi seçmeyin.
Okuyun ve karşılaştırın. Kimseye kanıtlamanız gereken bir şey yoktur.

İnsan değersiz bir et parçasıdır. Değerini fikri katar.
Hangi fikre sahip göründüğü değil. Fikri katar.

Fikir sahibi olun.
Fikir sahipliği ise ancak bilgi sahipliğinden gelir.

Uğur Mumcu'nun dediği gibi, "Bilgi sahibi olunmadan, fikir sahibi olunmaz".

Bayramları bahane etmeyin. Günah keçileri belirlemeyin.

Düşman sahibi olmayın, dost olmak çok daha kolay.
Görülen zıtlıkların kimi zaman yakınlığın temsilcisi olduğunu hatırlayın.
Zira en karanlık vakit şafaktan hemen öncedir.

Bayramınız kutlu olsun.

20 Ekim 2014 Pazartesi

Yalnızlık 2

Bir anne kızdı, bağırdı. Yarın yoktu.

Bir baba buralardaydı. Yok oldu.

Nice arkadaşlar ve kardeşler helak oldu.
Bugünün varolanı yarın geçerli değildi. Şimdi için geliştirilen tüm düşünme mekanizmaları yerini bir diğerine bırakıyordu kısa sürede.

Bu değişimdi. Değişmeyen tek şey de yine değişimdi.
Her şey değişirken aynı kalanlar ve ilerleyemeyenler adına;

Değişim bokluktur! İnsanın değişimi fazlaca boktandır!

Sevdiğimiz ve örnek aldığımız ailelerimiz bir süre sonra engellere dönüşür.
Öğretmenlerimizse öcülere. Yeşilçamdan fırlama gulyabanilere.
Kahramanlarımız pişmanlıklarımız olur. Hayallerimiz kırıklıklara.
Hepsinin sonu karanlıktır.

Değişimin adaleti ne de keskindir, ne de acımasızdır!

Dolu dolu bir yıl geçiyor, bir hevesli, blog yazıyor hala ısrarla. Aynı adı taşıyan yazısı yıldönümünü kutlayacak yarın, o yazıyor.
Kendisi değişmiş. Artık sorguluyor.

Neye göre, kime göre değişmiş?

Umursamıyor da aslında pek onları. Rahatladığı için yazıyor.
Düşünmekle umursamak arasındaki fark pek incedir.

Buncası hala değişmemiş görünürken, kendine "Değiştim!" diyebilir mi? Çoğunluğun doğruluğunu sorguladı durdu bunca sene, şimdi çoğunluğa hak mı veriyor?

Çoğunluğun her yaptığı doğru değildir. Hem demokrasi diye bir şey var bak. İncelediğinde özünün, azınlığın hakkını yemek olduğunu görüyorsun.

Çoğunluk doğru falan olamaz. Sürüdür o.

Sürüden ayrılanı da kurt kapar. Hah o kurt yalnızlıktır işte.

Yazının ilkinde temelini attığım yalnızlık var ya hani. Dişleri sık ve keskin kurdun tekidir o.

Sürüden ayrılmış olup da sürüye inancı kaybolmamış olan, haliyle kurttan kaçabilip sürünün önüne geçen kimilerinin önünüde güneş keser.

Ancak sürünün önüne geçen aydınlığı görebilir. O ışıksa gözleri kör eder.
Sürüyü güden çobanın yalnızlığı pek parlaktır.

Doğru-yanlışı ayırt edebilme, vicdanen doğru kararları bulabilme gibi amaçlar insanda neden doğar?
Yanlışa uğrayınca neden yanlışa yöneliriz? Bu da adil tarafımızdan geliyor bak. Yanlışı cezalandırmayı pek severiz.
Bu sırada yanlış olsakta.

Bu amaçlar insanda neden doğarı illa nedenselliğe bağlayacak isek, hayatta kalmak derim.
Ölmemek için doğruyu, yanlışı bilmeli, ona göre hareket etmeli.

Hayatta niye kalmalı? Hayat çok mu güzel?
Yaşamanın zevkli yanları yok değil. Peki, zevk almak mıdır hayatı yaşanır kılan? Zevk alınan şey midir doğru olan?

Sevişirken sıkılır mı bir insan? İçerken?

Normal değil bu kulağınıza çalınanlar. Olağan değil.

Bi' kademe ileri alıp, sırf normal gözüksün diye başlığı "Yalnızlık - II" falan da yapmıyorum. Yalnızlık 2 diyorum adına.

Roma mı kalmış bugünde.

Nice yoldaşlar helak olmuş. Değişimin izinde.

Nice insanlar. En çokta insanlık.

Ucuz kalplerin pazarında alışveriş ediyor olmak pek yavandır.

Güzel ve zevkli duran pek çok şeye elimi attığımda, 'hava sıcak' yanılsaması veren güneşin altında denize attığım ilk adımın dondurucu soğuğunu hissederim.

Bunları amaç ve araç haline getirmeyenin yalnızlığıysa pek karanlıktır. Kurdun midesi pek kötü kokar.

Kiminin cennet dediği bu karanlıkta, kurda yem olanın hali acınasıdır.

İşte budur yalnızlık!
Cennet ve cehennem.
Ancak heves atlarının taşıyabildiği ağır bir fayton.
İsteyerek giyotin altına yatmaktır.
"Bırak abi neyi dert ediyosun yaa"dır aynı zamanda.

Kurt ve güneş.

Normal akılların eremediği, bu sebeple popüler olmaktan pek uzak bir ruh halidir.
Kiminin içinde olduğunu sandığı ama asla ulaşamadığı.

Aklın ermesi için fazlaca deli olmanın gerektiği bir bilinç.
Sanılanın aksine yoğun aptallık gerektiren eylemler bütünü.
Kimince melankolik, kimince mutluluk.

Ben ve o.
Yalnızlığım.

2 Ekim 2014 Perşembe

Oyun Hamuru

Tarih, kısır bir döngü müdür?

Tarihçilik işinin kazanana düştüğü bu çağda asıl tarihçiliğin pek faydasız olmasına rağmen bilim olarak okunmaya, okutulmaya devam edilir.

Tarih neden bilimdir?

Bilim nedir? Bilim, keşfetmektir. Bulduğu doğa kırıntılarını lehine harcamaktır.
Oluştan çıkarım yapmak, bunu kullanmaktır.

Tarihten ders çıkarırız. O halde tarih bilimdir. Peki yeteri kadar ders çıkarır mıyız?
Yoksa tarih tekerrürden mi ibarettir?

Tarih bir tekrar zincirinden ibaret ise, yazılı tarih doğru mudur? Tekerrürden emin miyiz?
Tarihi kazananın yazdığı bir gerçeklikte kazananın doğrularıysa nesillere aktarılan, doğru doğrudan, gerçek gerçeklikten şaşmaz mı?

Yolları soru işaretleriyle çevrili mezarlıkların hükmettiği bir çağdayız. Zengin mezar taşları. Peki bu çağda gerçek nedir, doğru nedir?

Gerçek, insan zihninin en sevdiği oyuncağıdır. Oyun hamurudur.
Doğrular ise bu hamurun şekil almış halidir. Doğal olarak her gerçeğin şekli kişiden kişiye değişir.

Lakin mantık desteğiyle yoğrulan hamurların geleceği şekil ortaktır.

100 metreyi 9 saniyede koşan insan ile 30 saniyede koşan insan için kendi tarzları var, öznel koşuyorlar diyemeyiz.
30 saniyede koşan insan için antremansız, gelişmemiş demeyi yeğleriz.

O halde gelişmemiş mantık ve öğrenilmemiş bilgiler için de bir öznellik durumu söz konusu değildir.
Antremansız zihin demeyi yeğleyiniz.

Tam bu noktada tarihin tekerrürden ibaret olduğu doğrusunun gerçekliğini doğruluyorum.
Antremansız milyarlarca zihnin boş suratlarını her gün sert çehremle karşılıyorum.

Her gün; barınak, ulaşım, iletişim hileleriyle pilleri çıkarılmış beyinlerin, fast food, sigara, alkol tüketip, ev, araba, kadın, erkek gibi yeni hedefler koyduğu tekdüze hayatlar yaşadığını gözlemliyorum.
Ah, gübre üretimini unutmak onlara bir hakarettir!

İşte bu çağın doğrusu budur! Nihayetinde gerçeği de budur.

Gerçek, olması gereken değildir lakin olandır. İnsansa olanı zevkine göre görür. Bu doğruları ortaya çıkarır.

Her doğrular bütünü bir gerçeklik üretir.
Bu gerçeklikler peşinden milyonları sürükleyebilir.

İnsan zevk aldığı şeyi ister ve istek insanın şekil verme kabiliyetidir. Zevkini mantığıyla sınırlandıramayan iradeler yine zevk peşinde koşan (koştuğunu sanan) milyarları üretmiştir. Nesillere aktarılan budur.

Zevkini almak için şiddete başvurabilecek bencillikte gözü dönmüş iradeler, uysal ve sosyal düşünen iradelere üstünlük kurmuştur. İşte onlar kazananlardır.

Tarihin kazananları onlardır.

Bu iradelerin torunları, varolan gerçekliğin kaynağı zevki suistimal etmektedirler. İşte buda kapitalizmdir.
Kazananın daha çok kazandığı, kaybedenin dibe vurduğu bir düzen.

İyiliğin budalalık sayıldığı bir düzen.

İşte kör kuvvetin gücü budur! İyinin kılıcı yalnız düşmanını keser, hatta düşmanına dahi tereddüt eder. Zira onun düşmanı karanlıktır. O aydınlatmayı sever.

Düşmanını insan dahil olmak üzere dünya bellemiş kılıçlar önüne geleni kesip, ganimetini toplarlar.

Onların zenginliği ve kazancı budur. Yazdıkları tekerrürlü tarih bu gözü dönmüşlüğün ve cehaletin ürkek stratejilerini anlatır.

Onlar oluşan adalet kılıçlarının önünü din, felsefe, bilim gibi kavramlarla köreltip, rezil ederler. Toplumsa yeni oyuncaklarına sevinmeye hazırdır.

Cam yapım lambalara gücü yeten bu balyozların kıramadığı metal lambalarsa yüzyıllardır ışımaktadırlar.
Işıyan bu fikirler pek aydınlık olsa da gerçektirler. Ve gerçek, insanın görebildiği kadar gerçektir.
Gerçek algısını doğru-yanlışlara dayandıran bu şampiyonlar pelerinleriyle gerçeği örterler.

Onlar sapmışlardır ve saptıranlardır.
Sapmayı reddeden irade terörist olur. Bu antik canavara karşı gelmek düşmanlıkla suçlanmak demektir.
Canavarın dişleri saptırdığı insanlardır. Onlar pek keskin, pek yobaz ve pek şişmanlardır.

Fazla yer, fazla sevişir, fazla ister ve pek az değişirler.

Karanlığın gölgesinde yaşarlar.
"Karanlığın gölgesi olmaz!" diyemezler.
Bu diyememe hali gölgedir.