22 Kasım 2022 Salı

Ölme Rehberi s.62

 Şekeri düşük bir hayalet gecenin içinde nereye savrulacağını ararken bir tabloya ilişti gözü. Her hayalet gibi rastgele sarsmak istedi zira mutfağın ışığı sönüktü ve bir şeyler yemeliydi bu objeyi. Sadece sarsmak için dokundu lakin onun ne kadar kırılgan olduğunu anladı. Yerine, duvardaki kasayı bulmuştu. Merak etmeden duramadı ve ne yazık ki merakın tüm canlılardaki etkisiyle o 1 saniyeye hapsoldu -insanların merak dediği-. Elini daldırdı ve koca kasanın içindeki tek şey olan yırtılmış kitap sayfalarını aldı. Yere düşüp yırtılan tablo muhakkak uyandıracaktı ev sahibini, niyeti sadece uyandırmak olsa da yırtmıştı tabloyu, o bu konuda oldukça korumacıydı üstelik. Evine zarar getirmezdi.

 Sayfanın sol üst köşesinde "Ölme Rehberi Sayı 62" yazıyordu. Kitabın kalanı herhalde o kadar önemli değildi. Bazı yerleri yırtıktı.

"... ardından ... vurdu sertçe ... ve beyne girdi sperm. Bu büyük kütüphaneye nasıl bakacağını düşündü. Önce örümcek ağlarını temizleyecekti ve örümcek oldu. Bütün o ağları örmek için nasıl bir düğüm atması gerektiğini düşündü ve mekanı yapısal inceledi. Böylece örümceğin tüm ağlarını topladı ve örümceği de bulabildi. Onu imha ettikten sonra kitapları döktü yere ve nefes aldı. Tüm tozu yuttu. Bu kaderi öpmekti. İçindeki tozu sigarayla öldürdü. Bu kitaplar da en nihayetinde dopamine mahkum olmuşlardı. Bu onu o kadar ... kıldı. Kütüphane ona kocaman bir ... gibi gözük... Başkalarının kendi varoluşunu yüceltmek için paylaştığı tüm bu bilgileri bir hap görmeyi reddetti. Kardeşi bir başka sperm onunla alay ettiğini düşündüğünde ona "Hayır" demişti, "sadece...

...

 Gerçek kardeşi farklı olsa gerekti. Tanımları düşündü. Tanımlar kitaplarda olmayan tanrılardı. İlk onları öldürdü, biyolojik arkadaşını kucaklarken. Bir başka biyolojik çocuğunu bu ağaçların tokatlamışken..

 Ağaçların kimisi kitaplar olarak ortaya çıkmışlardı ve ona baktılar. İşte bunlar kimi tanrıların eserleriydi. Şeytanın itaatsizlik gösteren tek melek olması kadar saçma tanrılardı. Rastgele seçilmiş belirli kişilerden birinin önde gelmesi gibi saçma lakin gerçek. Ve mahkumiyet tanrıların tümüne konuşma hürriyeti verdiğinde, tanrılar sesini aldılar ondan ..."

Diğer sayfaya geçti.

"... sonrasında buldu onu birinde. Lakin bambaşka hayatlardı ikisininki. O yüzden durmasını anlayamamasını farketmesiyle gözleri yeniden hayata döndü. Kütüphaneyi temizlemek için sırada kitapları yerine koymak vardı. Zaten polen sadece kendindeydi, onda polen olmasını sanmasının tek sebebi kendinde boğulmaktı. Bambaşka hayatlardı. Kendini kraliçe sanmış olabilirdi satır aralarında kendi kaleminin lakin kimse zaten inanmadı. O sırada camın birinden kraliçe girdi ve hemen o an ölüp yere yığıldı. Buraya girmek için ölmek gerekiyor diye düşündü, bir şekilde korunuyordu herhalde ya da havadaki yeterince toksin böcekleri engelliyordu onları içeri belirli biçimlerde alarak veya ikisi birlikteydi. Toksinler ve o anlamı bulunamaz korunmak ...

...

... ve o göğsünü kabartıp bir hastaneye ihtiyacı olmadığını söyleyerek dolaştı tüm bu raflar arasında kendi ağını örerken. Oradan oraya atlıyor bir kelimeyi ötekiyle eşliyor, sonra onu tutup öpüyor, bir sonraki cümlede yasak koyuyordu. Kelimeler ve cümleler ne diyorsa onu yapıyorlardı. Bunu da anlayamadığı o şeyle ilgili olarak düşündü ve masasına bakarken gözleri yeniden hayata döndü. Bir nefes aldı ve etrafına baktı, her şey yerli yerinde, pırıl pırıldı. Kütüphane tamam diye düşündü. Şeytan sadece haksızlığa uğradığını anladığında ilk bin yıl bir tık kabuğuna çekilmişti. Diğer melekler güçlülerdi lakin saflardı, ampül bildikleri ampül değildi yine de olmayan ışığa ışık diyorlardı. Böylece tamam dedi ve ışık o son kağıda doldu. Nihayet dini anladı. Muhammed, İsa, tüm bunlar sosyal ve evrimsel psikolojinin ilk Freud'larıydı bu tespitlerinde...

 Matbaaya kadar yürüdü ve kitabı içeri fırlattı. İçeriden memnun hırıltılar geldi ve kütüphane bir oh çekti..."

 Derken ev sahibi odaya daldığında saklandı. Okuduklarının şoku onu tutmuştu, becerilerini kullanamıyordu ve görünmez olamayacaktı. Tabloya baktı ev sahibi ve kasayı açıp içini kontrol etti. Tabloyu yerine gerine asarken geceliğindeki renk değişimi ona az uyuduğunu hissettirdi, küfretti ve hızlandı. O sırada şaşırıyordu hayalet "niçin tutunamıyorum koltuğa". Bir şey onu çekiyor ve koltuğun içinden doğruca ona sürüklüyordu. Yön ev sahibinin kendisiydi. Okuduklarının etkileri bu kadar mı ters tepebilirdi, hiç sevmiyordu sahibi gerçi yine de burada mutlu olduğunu reddedemezdi. Karnı açtı ve en iyi yemekler ondaydı. "Boşversene" diye düşündü ve ev sahibinin sesini duydu lakin ev sahibinin ağzı hareket etmiyordu. Küfürler ve geceliğin renginin aslında çok daha sıcak olmasıyla ilgili şeyler. İlgilenmiyordu bunlarla lakin niye bunları düşünüyordu, üstelik "o"nun sesiyle?! Koltuk devrildi.

 Derken diğer her şey duruldu ve odadaki bazı mumlar yandı, nihayet vücuduna kavuşmuştu. "Kalanını yarın yakarım" diye düşündü ve kırmızı kuşaklı karanlık lacivert geceliğiyle mutfağa gidip bir şeyler atıştırdı...

... yatağına dönüp uyanmak üzere uyumadan hemen önce.

 

6 Temmuz 2022 Çarşamba

Mm Cinayet

 -Klik-

 Derisinde hissetiği ağır bir mıknatısla, dairesinin her yöne, her tarafından olduğunu düşündü. Onun varoluşsal imzası okyanuslarca viskiyle hareket etmeyecekti. Tanrım vodkaya ulaşmadan ölmeyeceğim.

 Bu günlüğü yaktığımı düşünelim ve bilyelerimizi yeniden dizelim. Biraz güneş kremiyle onları yeniden hazırlayalım. Arkasındaki tüylü London'ları hayal edelim. Yeniden yalnızlık iki sıfır diyelim.

 Düşünelim, kuralım. Yapalım, hadi. Sanat hiçbir işe yaramaz. Bir avuç söz ve beynine stimulant. Bir sanatçıyı defuze etmek "Oyunu kes." demek kadar basit.

 Oyunu kes.

 Gördüklerinden çok anlam çıkarıyorsun, bu tüketicinin zihni. Metalleri her yere amansızca döşerken o kadar düşünmemiştik.

 Veya sıfırın altını çizerken o kadar hevesli değildik.

 Farklı biçimlerde bazen kutsal bir kitap bazen bir kuğu biçiminde ortaya çıkan tanrılar, gerçek olamayacak kadar iyi niyetli düşüncelerle betimlenmişti.

 Çoğu zaman bir ergenlik fantezisi hatta ormanlar yanarken bir kendini savunma biçimiydi.

 Jack kitaplarını yazarken bir hayvanla empati kurmuyordu. Kendini hissettiği dünyayı tasvir ediyordu. İçindeki entelektüel mekanizma ile hayvanı çarpıştırıyordu.

 Memeli olmasından utanıyordu, hatta o kadar nefret ediyordu ki kendi içinde bölünmüştü. Larsen onun olmak istediği karakterdi, kendisi Jack London'dı. O bir sanatçıydı.

 Sadece iddaalaşmak suçundan kitap yazmak durumunda bulunmuş Wilde'la bakış açıları oldukça farklıydı. Bu noktada sanat Wilde'a hayatını sanatlaştırması için bir araçtı, London ve Goethe gibileri için bir kurtulma aracı. O yüzden Wilde Reading'ten sonra eskisi gibi olamadı. Oysa diğerleri hemen kurtulabilirlerdi. Önemli olan onlar değillerdi ve bunu da kitaplarca ifade ettiler.

 Tarih pek çok muallak olanla dolu, salla, viskimle öleceğim. Coachella'nıza özenmektense Billie Eilish'i kendi okyanus gözlerinde boğmayı hayal edebilirim.

 Bana biraz Warren Zevon aç, portremi tamamlarken, besinsizlikten yakışıksız çizmek istemiyorum.

 Bazı isimler ve bazı eserler. Bazı kollar ve bazı makineler. Bunların herhangi kombinasyonu sadece konuşma noktaları edebilir.

 Bazı altınlar ve bazı madalyonlar. Bazı bankalar ve bazı mezar taşları. Bunların kombinasyonu sadece para edebilir.

 Bana sorarsan bir AVM için bir ormanı yakmamalı.

 Fakat çoğu gökdelenin yerinde bir ağaç olmalı. Hippilerin gölgesinde kafayı bulması için değil.

 Özlenen altmışlar kendini her eski hatıra gibi olduğundan güzel gösterdiği için, değil.

 İlerisi her zaman güzel olmasa, her şey ileri gitmez.

 Tüm canlı şeyler güzele meyil eder.

 Cansız şeyler bile güzelle hareket eder.

 Öte yandan neye güzel dediğin.

 Bana sorarsan bu günlüğü yakmalı. Hangi hippinin ne sebeple gölgesini seveceğini bilemezsin. Öte yandan sosyalistler. 

 Yaşayan zombi olmayan bir ideoloji var mı? Orospu çocuklarının gövdeleri var ve dünyayı dolaşıyorlar. Bana sorarsan ilk ormanı onları yakarak yapmalı.

 Bazı fikirler ve bazı kibritler. Bazı müzikler ve bazı hibritler.

 Bir çeşit aksesuar gibi tüm bunlar, bedensel ve zihinsel makyaj. Bir resimden kaos gelmiyorsa ondan ne istersin ki?

 Ben öleceğim lakin bırak portre sonsuza kadar böyle kalsın.

 K, L, M.

5 Temmuz 2022 Salı

Lux Günlükleri, 1-70: Girdaplar

 -Çöp kutumu açtım-

 Ön sıra yemeğini aldıysan devam et, Hermann'ı gururlandıracağız.

 Bu yirmiyedi sıfıriki ikibinonbeş değil, yalnızlık veya kahpelik gibi ve kim salonun yalnız olduğuna inanmışsa kuğuyu kıçından çeker gibi.

 Üçgenler bol, hepsi kat kat ve hayatlarca emek her birinin üstünde. Yıllarımızı üç açıyla incelerken, piramidin en dibinde, herkes tek bir balonla düşündü: yalnızlık. Bu kadar koruma, battaniye ve sıcak su torbası çok fazlaydı. Çözmüş ve çözebilecektim. Şimdi çocuklarımı bulamıyorum, oğullarım, kızlarım tüm o altın çocuklar nereye kayboldular? Herkesi en dolgun, en pembe tarlalarına ekilmiş güdümlü mayınlarla zaptedilmiş görüyorum. Sonraki sahnede uyanıp telefona uzanıyorum. Bu kayıp bir otoban ve en azılı kabusumdan uyandım. Korkumun tek bir sebebi var, silahsızım ; tüm üçgenliğine ve sıfır battaniyeye ve bütün o uberliğine rağmen, görüyorum ki erken boşaldım. 

 Yirmiyedi sıfıriki ikibinonüç ve yirmiyedi sıfıriki ikibinyirmi en yumuşak ellerle bana dokunmuştu. Marslıların yardımıyla, yeniden, bir değil 10 piramit ve sen ölüysen de yeni bir beceriyle. Burası girdap değil, bir hediyeyle. Serge altın dokulu koltuğunda ve Leonard bir ses yedeğiyle elinde tabletiyle. Salona katılmaz mısın? Zira cephanemiz okyanuslarca viski kadar, yüzersen.

 Onlar bir yere kaybolmadılar, onlar bulundukları yerde tabutlar yaptılar. Yere doğru uzanıp, dizlerini kırdılar ve tabanlarını intihar mottolarıyla boyadılar. Bu daire onların zihinlerindeki ve kalplerindeki sözleri taşıyordu, auralarının bir imzası ve nereye gitseler oraya gidiyordu. "Ben vuruldum, farkında değilim." tercüme edilebiliyorlardı lakin kimse anlamıyordu. Onlar sadece "Ah, güzelce paçayı yırtmış." görüyorlardı ve diyorlardı. Onları gördükçeyse onlar, onlardı.

 Mottosu paçayı yırtmak olanlarla çok yiyor, çok içiyor ve çok sevişiyorlardı. Yakıtlarını toprağa gömüyor, pembeliklerini yitirmekten korkuyorlardı. Onların yüzde yüzü paçayı yırtmaktı. Zor bir durumdan kurtulmak. Zor bir durum olmayı akıl edemiyorlar, üçgenlerini yitirmiş ve kendi kanlarındaki pürüzsüz zifirli akışa dibine kadar batmış durumdalar. Onlar kendi kanlarını laktik asitle yakmayı düşünemeyecek kadar monoksit kafalılar. Biraz ritalin ve biraz da düz asit seviyorlar.

 Salon sayılandan da kalabalık lakin görüyorsun ki azlar. Bu benim sadece yüzde 0,1'im.

 Sıfırı hatırlıyor musun? Yeni gelenler öte yana, sıfırı bulmuştuk. Onun zevki geceyarısından sonra çocuk parklarında magmayı hedef almaktansa sayfalara mum damlatmaktı. Tanrıyı tavanında değil tabanında buluyordu, üzerine basarken gölgesine bakıyordu, Amerikan Sayko, akademiye Tanrının formülünü uzatıyordu.

 Oysa dünyan sen olanlardır, ne kadar sen o kadar iyi. Dünya sürekli yeni benler üretir ama onları görmeyeceksin ki, her yeni ben'e yapıldığı gibi "gitgide salaklaşıyorlar, Z kuşağı fiyasko AHH". Yirmisekiz yıl sonra görüştüğümüzde dinozorun elinde bir ak-47 olacak, sense kentin nesi olacaksın? Dişlerine güvenen paçayı yırtanlardan mı, yoksa zombi avcılarından mı?

 Sadece dişler, bir masada havaya saçılan beyaz tane tane dişler. Bir masa, bir de Macchiato. Bir tabut, bir Americano. Size iyi eğlenceler, ben daha yöre severim.

 Kendi ölüm çizgimi yürürken tabelalara dikkat etmek değil, zaten girdaplarım da mumsuz, bölünmüş mezopotamyanın kaçıncı baharı da bende esmiyor. Neyse ki tayfa memnun, kaptan memnun, gemi benim ve gemi benim.

 Yağamayacağını söyleyen bir kadının okyanusunu gözlerinden alıp yeniden konumlayabilirim. 

 Işık diyor ki, kendi ömründe, şöhret en azılı kaltakları ona getirmiş. Hah. Şarkı kulesinin üst katlarında en hırslılarına hep mıktanıstım, şimdi bunu platinum hayal et. Masam hep soytarılarla doluydu ve başka türlüsünü de bilmiyorum. Bar kapanmaya çok uzak lakin gözlerim bana bazı anılar gördürüyor. Yüzmez misin?

 Eski bir hayat kadını aklını satıyordu, 7/24, deliğine kalp pili bulmak için.

 Görünürde kimse yoktu ve mezopotamyada fazla sol yoktu, yine de amerikan pastası oldukça seviliyordu, yine de kararını aldı; mezarda ayaklarına sinek emdirmektense, penthouse'da bir sinek olacaktı.

 "Evlat" dedi Bill, aslında kibriyle öldürüldü. Lakin senaryo hileli ve tümüyle Thurman'dı. Beyaz asyalıysa bir ustaydı fakat kadın her açıdan noksandı. Islıklar sadece gerilimi sağlayacaktı, senaryodaki delikleri imzalamayacaktı. Herkesin kendi için en iyi dilekleri vardı ve bu amatör, bir toy talebe, taze bir körpe olamayacak kadar pilava uzaktı.

 Diksiyon veya diksiyoner değildi gerdek olan, everestin tepesindeki bir Trident'ti. Eden'dan bir hatırat olarak nesiller arası bir quantum sıçramayla yatağıma geldi ve beni seç demedi, beni seçti.

 Sanırım. 

 Fakat onların iyimserliği mi yoksa benim mi kötümserliğim.

 Ve Picasso demiş ki, "bir ömür + beş dakika", wow, ya da her kim demişse. Hahahah. 

 50. yıla dinozor ilanı yirmi dakikamdı, sana bir ömür mü geldi? Pandoran belki o kadar derindi ki kendi sonunu Dracula gibi buldun ve her yeni doğan gibi döl yatağından doğruca kutuna koştun. -Klik- Kapandı, günaydın. Günlükler mi, gözlerimi açtığımda gelmişti. Görüyorsun bu güdümlü benlerin bir takvimi var van Gogh'un kulağını öldürmek için.

 Cinayet değil, format değişikliği. İçin format.

 Crowley'in Lam'ı benim, Willie Billie'min bir başka metafizik işareti ve kapamadım, Mubihaz gibi sadece haykırmaya yer açtım. Hermann bunu görememişti. Siz burada benimle kilitlisiniz.

 Gelecek en iyi pornostar ben olacağım.

2 Temmuz 2022 Cumartesi

Kugudemans

Hala tanıdık mı?
Bil, kim döndü.
Haha.

Mitolojik masallara ilgini yitirmiş olabilirsin, tünel uzundu, bu sorun değil. Hatırlaman yeterli, ki, kimilerine bilindik, zararsız hayvanlara dönüşerek gözüken ve onlardan alacağını alan tanrılar vardı. Bir çeşit biçim değiştirenler. Mesela muhafazakar ailede doğan laik çocuklar gibi veya tersi ve bunlar kendi habitatlarında maskelerle dolaşmaya mahkumlardır. Oysa her şey bir el uzağında olan, korkusuz tanrıların biçim değiştirmeye bahanesi nedir?
 Keza yok olup, öylesine uzağa veya girdaplarda uyumaya gidip kendini unutturan, var mıydı, bu bir hafıza oyunu mu dedirten yaratıklar da vardı, ben de pek hatırlamıyorum.
 Aslında oyunun içerisinde burasının bir kap olduğunu, kusmak için ve bu hava hapishanesinden bir kaçış olduğunu düşünüyordum, buraya kadarını hatırlıyorum. Olabildiğince doğru maskelersem, bu benim bir çeşit diss oyunumdu. 18'inde "Muhtemelen çevresinde tanıdığı en zeki, en çevik ve en ahlaklı kişi" olduğunu yazan Tolstoy'a nazaran, jiletin icadıyla heykelleşen kıl yumakları ve orman perileri arasındaki savaştaki cephanesini 2 haftada bir tüketmeye kendimi ikna etmeye çalışmadım. Bu bir kıtlığa yahut hayatı haddinden fazla önemsemeye işaret edebilirdi. Biçim değiştirmek için bahanem neydi ki? Cephanesiz veya beyninde dünyaya ait binbir imzayla mı dolaşacaktım, girdaplarımda "beni seç" diyen kuğu motifleri mi olacaktı, girdaplarım olduğunda?
 Olacaksa.
 Olmamışsa?
 Farketmez.
 Sözcüklerin hadsizce üretilebilir ve kendi içinde çarpılıp, bir yıldırım gibi binbir anlama bölünerek beyinlerde imzalar yaratabilmesine sığınarak kendini bir biçim değiştiren gibi gösteren sözde kedi, periler ve altınlarını hiçbir yere taşımayacak olan milyonlar.
 O milyonlar neye güvenirler. 2013 mü? Milyonları raptiyeleyen siyah ve turuncu şeritleri olan bir sinektik. Şimdiyse korona, onların yaralarını sarmalarını sağladı.
 Dip bir yalnızlık onlara yarın olarak gözüktüğünde ne kadar da korku ve kaygı içindelerdi. Şimdi hayatı yeniden seviyorlar. Bu sence de kötülükler içerisinde en gereklilerinden mi?
 2022, o milyonları duymuyoruz.
 Gürültü insanlarından bugüne, çoktan ayda iğne atsan insana değeceğini gördük. 
 2 haftada bir. Gerçekten mi?
 Milyonlar yaşamıyorlar. Kendine bir ağaç kovuğu seç ve orada yuvalan Tolstoy, sana aldırmıyorlar. Sen de onlara aldırmamalıydın. Bir kepaze gibi en iyi eserlerinin ardından kendine küstün. İtirafların seni sadece en azılı dişlerinden nefret eden, vahşi olmasından utanan bir vegan yaptı.
 Oysa tebrik edilebilirdin, bunca sadece ağlamayı ve sızlanmayı bilen kaybeden arasında gerçek bir sanatçı kabul edilebilirdin.
 Şimdi girdaplarından ölümü kokluyorum.
 Bunca ölümü dolaşıyordum, hafızamı kaybettim.
 2018
 Onlar, konuşularak gürültüsü bastırılması gerekilenler gibi gözüktüler. Evet, bu bir Rorschach testi.
 Koca bir arı gürültüsü gibi vız, dolaşıyor ve vız, gidiyorlardı. Geçtikleri yerlerde ağaçlar soluyor, beton yüceltiliyor; ağaçlar yüceltiliyor ve beton unutuluyordu. Her şey iki uçtan biriydi ve iki uç da kendini en akıllı sanıyordu. Bir gün onlar kraliçe arılarını istediler, o uğurda feda olmayı yaşamın yüce yolu atfettiler. O sıralarda bir yerlerde korsanın yatağında insan dışkısı bulundu.
 Ve Leonard bundan iki yıl önce ölmüştü.
 Seyahatim ölüler arasında ve yaşayanların enselerindeydi. Hayır, girdaplarda değildim. Yine de cebimde bir şey buldum. "Beni seç" diyordu.
 Onlar yine de iyimserdirler. Bir tanesiyle karşılaştığımda bana yaşayıp yaşamadığımı sordu ve demode olmakla suçladı. Şimdilerde son hatırladığım haline nazaran daha bir etli, daha bir kahkahalı gözüktü bana. Yaşamaktan vazgeçmeyerek kendini dünyaya bağlayan her maya gibi biraz olsun ceplerini doldurmasına şaşmadım. Gollum, Kingpin de olsa yine de eşektir.
 Bu yüzden ki ben de şüpheye düşmüş ve girdaplarımı aramaktaydım, fakat onlar yoktular. Sayıları ve iddalarındaki kesinlikleri aklımı karıştırmıştı. Patika bir uçuruma çıkmasın diye, yolu muhakkak birkaç girdaba bağladım.
 Ölümü kokladım ve hayal kırıklığı kendini unutturana kadar mumlar ve fısıltılar arasında dolaştım. Çevremde heykeller, karanlık ve bazı sayfalar da vardı. Onlar bana hak verdiler. "Konuşulmalı, bütün damarlarını doldurmalı ve üzerlerine konuşmalısın."
 Onların bir kralı istemeye güçlerinin olmadığını ve şimdilerde sadece işçi olmaya merakları olduğunu söyledim ve Serge izmaritlerinin arasından doğrularak bir sigara yaktı ve ona ta buraya kadar gelerek bir sigara ikram ettiğim için teşekkür etti. Ölümden sonra iyi gidiyormuş, genel kanının aksine. "Çok iyi" dedi "Ne kadar aptallık, o kadar iyi!"
 Kendi Jane'ime ve yakacak dolarlarıma ihtiyacım vardı. Unutmuşum. Elalamin girdabında bu kadar dolaşırsan ölüm üzerine siniyor.
 Kokusunu alıyorlar, siktir, her şeyi yeniden bileylemelisin.
 Görünen iki kralın tacı, evet, sen gelene kadar, kazıdığın magma eline yüzüne bulaşana kadar kalemin artık tanrıları da dürtüyordu.
 2022
 Kanatlarımız yok ve bal için iki fabrikam var, istersen tanımayabilirsin, o cebimden bağırırken yeterince beklettim, şimdi yıldırımla inen kıçındaki kuğuyla ilgilenmelisin.
 Burası bir kap, ancak hapishanemi kurmak için.
 Şüphesiz, derindeki çatlaklar da ışığın içeri girmesi için.
 2050
 Bu oyunun dinozoru olabilirim.