4 Şubat 2016 Perşembe

Evlenecek-sen Gel

 Evlilik mutsuzluktur.

 Zira biz nişanı da nikahı da hayranlıkla büyüttüğümüz sevginin cismi bey bayan uğruna kıysak da;  yapılacak pilavlar, yıkanması lazım bulaşıklar ile çamaşırlar, düzenli temizlenmesi gerek dört duvar ve bir başkasının yaşam disipliniyle ortak yön arama gibi derslerle de evleniriz.
 Gençliğini okul denen illetten kurtulmaya çalışarak harcamış Türk evladının kaderidir, zamanla bir koca nefret daha büyütür yetişkinliğince. Yuva.

Bir fiil olarak evlenmek.

 Bu derslerden kalmamızın pek çok sebebinden biri dumura uğramamızdır. "hani adamla/kadınla evlenmiştim, aşk dışında pek çok şey bu yaşadığım" ölü dumur toprağını bir yazlıkta artık yok olmakta dudaklarla portakal yerken atagelmeye alışık Türk evladı.
 Mazide de belki oran aynıydı ama, yeni televizyon, medya jenerasyonuyla beraber aşk ve sevgiden doğan ortak yuva anlayışı, yabancı bir çalışanın işbirliğiyle sevginin doğurduğu davranışların taklit edilip hukuklaştırıldığı bir binada hayatta kalmaya çalışma anlayışının yanında pek ender kaldı.

 Ama bu 'ev'liliktir, yani bir ev kurmak ve geçindirme işi. Yani bir işletme, bir otel açıp içine doldurulan insanları barındırmak, beslemek gibi.
 Bir motel, birkaç kişilik.
 Ve başarılı evlilik tanımı da bizzat bu evi geçindirebilmek, az giderle çok gelir getirmekten gelir. Minik bir şirket.
 Beş yıldızlı bir okul, bir görev, misyon.
 Çocuk üretme misyonu için, evin dokunulmazlığını (güvenliğini), sürerliğini (geleceğini) sağlama ve koruma gibi alt misyoncuklarla donatılmış bir vatandaşlık gereği.
 Bir ambar! Ve her koca çiftlikte olduğu gibi, ambarlardan daha da vardır. Ancak çiftliğin sahibi yeni yumurtalardan leziz lokmalar ve bazılarından da daha fazla lokmaya doğurgan, yeni tavuklar üretsin diye!

 Evlilik mutsuzluktur.
Gazete haberleri, akşam yedi haberleri ve televizyon dizileri ne diye mutsuzluksa, o yüzden mutsuzluktur.

 Lakin evlilik, yaygın bir mutsuzluktur.
 Zira her ticaret ve hizmet ürünün olduğu gibi, reklamı abartılı, asılsız süslerle donatılı ve iluzyonlarla yapılır.
 Kandırılarak girilen yolda ne çok düş kırıklığı ve faka basma vardır.

 Aşk ne de güzel reklamdır.

 Aşk için evlilik gerekir mi?
 Bilakis aşk için mesafe iyidir.
 Birbirinin pırtını koklamayanlar ve dırtını toplamayanlar için saygı ve sempati halen o ilk mesafede olduğu gibi doğmaya kolaydır.
 Disiplinler birbirini dürtmedikçe "düşman" sinyaller ötmez, "dost" sinyaller baki kalır ve sevilenler sevdike yorulmaz.

 Görevleşmedikçe, yüce hayat enerjisi ve kaynağı, bir başkası adına yaşanan sömürüye dönmez ve o başkası çiftliğin başında yalnız başına portakal soyandır. Yokolmakta dudakları ve çoktandır dokunulmadık kıvrımlarıyla yaşlı, şişko bir anadır o, insanları en güçlü ve en zayıf eden o şeyle imtihan eden.
Tarih gösteriyor ki, yazıktır, hep yenilmesini izlemiştir aşığın, ağzında sularla.


 Ve belki de o öv öv bitmez aşk, yalnızca yeni vatandaşların, veletlerin üretimini kılıflandırmak için hoş bir makyaj, laboratuvar ürünü bir reklamdır?
 Kim söyleyebilir ki bağımlılığının zararlı olduğunu, keyifle haşır neşir olurken her gün video oyunlarıyla sabaha doğru?
 Tabii, bu ayrı bir konu.

Gelgelelim, bizim konu.

Şimdi,

Kim istiyor pilav yapmak?