11 Kasım 2018 Pazar

Pabuçlarınla Yürüyebilir miyim?

 Tanışmıyoruz.

 Gerek varsa da sen söyle. Lakin merhabaları tanıdıklarımıza saklayalım.

 Ben bir doktorun ilaç olma çabası değil, bir babanın kendini ikinciye yaratma şansını değerlendirmesi değil, bir aydının hayalleri yahut bir gamerın mastürbasyonu değilim.
 Yalnızca, etiketi farketmeksizin, kim olduğu ne olduğu içeriğini etkilemeksizin, herhangi birinin yaşantısını yayınlaması. Beni böyle çağırabilirsin.
 Ya da Spetzii.

 Yalnızca aynı yere, aynı yerden düşenlerin anlayacağı ve kendilerini anlayacak bir Nasreddin Hoca.
 Yalnızca aynı yere, aynı yerden düşenlerin hizmetine sunulan bir sürü html.

 "Ya sen de yaşamışsan..." + "Ya sen de yaşayacaksan..." + "Ya sen de yaşıyorsan..." + "Bak dinle."


  .



 Yaşlılarımıza katılmıyorum.
 Genç olan illa en alt kademelerde çalışmak zorunda değildir.
 Genç olan yeteneği doğrultusunda yaşlıların bile üzerinde olabilir.
 Yapması gerçekten keyifli ve iş olan işleri gençler yapabiliyorlar.
 İmkan tanındıkça.

 Yaşlılarımıza katılmıyorum.
 Gençliğin vaktinin çok değerli yahut çok değersiz olduğu iki fikrinin de yaşlılığın zehriyle alakadar olduğunu düşünüyorum.
 "Gençliğinizin kıymetini bilin, geçince geriye ne kalıyor ki." Salt erkek olarak yaşamış bir kimsenin söylemi.
 "Gençken bilecektik neler olurdu, ama buraya gelmeden de bilinmiyor ki." Sistemin kendini Ajan Smith gibi kopyalayarak mitoz üretip mutsuz ettiği bir kimsenin söylemi.

 Büyüklerim, evlenmek zorunda değilsiniz, değildiniz.
 Devlete çocuk vermeniz şart değildir.
 Kendiniz daha mutlu olmanızın yolunu biliyorsanız uygulamanız asıl şarttır.
 Bilmiyor ve kendinizi ne olduğunuzu anlamadığınız bir durumdayken uyandıysanız, yola başlarkenki ve sırasındaki hislerinizi hatırlayınız, zira o sıralarda farkında olmayan herhangi bir kimsenin düşüneceği gibi: "Her şey yolunda."'ydı.

 Şimdi uyanmış ve kahvelerde ancak çay ve ağzınızda TRT çiçeğiyle en az sizin kadar ölü olanlara yayıyorsanız mesajınızı yine susunuz.
 Keza gençlerinize "Aah, ah ben yerinde olacaktım..."lı cümleler kuruyorsanız yine susunuz.
 Konuşup utanç kaynağı olmaktansa, sessiz onurlulardan olmayı düşününüz.

 Gençler yaşlıların ikinci şansı, mutlak kusma kabı, mutlak kurmalı oyuncağı değildir.
 Gençler bir şeylerin varisi, taşıyıcısı, temsilcisi, ifadesi olmayı ancak tercih ederler.

 Kalanının bilinmediği sona yaklaşırken insan bilmediğine geçişten çok korkar. Sokrates kucaklayarak kapamıştı gözlerini, belki de ölüm sanıldığından daha iyi bir şeydi çünkü.
 Bilmediğimiz şeyin iyi olduğunu varsaymak yanlış, pekala, eyvallah.
 Peki kötü olduğunu varsaymak neden doğru?

 En yakınından kaç kişinin vefatına tanıklık ettin?
 Haberi ilk aldığında duygusal tepkin neydi?
 Fiziksel ilk eylemin peki?

 Panikleyeceği bir şey yok lakin farkında olduğumuzdan çok düşünüyor ve öncelik veriyoruz kendimize.
 Ağlamak, keder olarak adlandırdığımız ve nasıl çalıştığını yalnızca sebep-sonuç ilişkileri üzerine varsayımlarla açıklayabildiğimiz tepkiler en en en önce insanın sevdiği şeyi kaybetme acısıdır.
 Artık sevgisini ona yansıtamayacak, ondan sevgi alamayacak, ondan mutluluk sağlayamayacaktır.
 Ne acı.

 Yaşam vardır.
 Ölüm vardır.
 Belki de aynı şeylerdir.
 Diyorum ya, çoğu şeyi sebep-sonuç ilişkileri üzerine varsayımlarla açıklıyor o varsayımları da ancak kullandığımız dil yahut dillerin kapsamının ötesinde ifade edemiyoruz.
 O yüzden kim bilir.

 Lakin sana bir şey diyeyim; yaşamı ve ölümü bağrına basmış, "İşte bu hayat, ben de benim, elimdeki bu, kanunlar bu." demiş kimsenin aştığı şeyleri bir düşün.
 Bu kimsenin artık hayatı için sorumluluk almama lüksü yok.
 Bu kimsenin kendini kontrol etmeme lüksü yok.
 Bu kimse bir tanıdığı öldüğünde onu bilinmeze teslim ettiğinin bilincinde.

 Bu kimse bir tanıdığı vefat ettiğinde onun bilinmez tarafından teslim alındığının bilincinde.
 Bu kimse çok yakını bir kimse vefat ettiğinde onun için sevinmesini de biliyor: "Bu kanunlardan sıyrıldı. Hayatı iyi idare etmişti."
 Bu kimsenin kendi mutsuzluğu için ağlamak derdi yok.

 Bu kimse yaşarken daha, onun kıymetini biliyor.

 O yüzden evrene kıyasla çok çok genç kalan sizler, tekrar edelim; gençlik, yaşlılık bunlar yoktur.
 İnsanı incelemeyi kolaylaştırmak üzere akademisyenlerin çıkardığı orijinal kavramlardır.

 Yalnızca yaşamın kendisi ve her evresinin de deneyimsel büyük getirisi vardır. Mutlak olan tek şey budur.

 Siz gençlerin yerinde olmayın, onlar da size kabalık etmesinler.
 Zamane gençlerinin derdi hızı azgınlaşmış nehirde nerede yüzmelerini, yüzüp yüzemeyeceklerini, nasıl yüzeceklerini bilmemeleri.
 O yüzden sahiden yaşadıysanız hayatınızı, rehberlik edin onlara.
 Rehber olmayı bilin.

 Ben sizin yerinizde olsaydım, ohoo...