24 Temmuz 2014 Perşembe

Zaman, Denge ve Kavramlaştırma

Sen varsın. Hep oldun. Hep de olacaksın.

Zaman geçecek, sen kalacaksın. 7nde neydiysen 70inde de o olacaksın.
Birçok şey görecek, deneyimleyecek ama olaylara hep 7 yaşından bakacaksın. Kendini bildiğin vakte değin bilinçaltını inşaa etmiş olacaksın aslında. Yani, zar zor hatırladığın ilk 5 yaşının gerçek değeri bu olacak.
İçinde bulunduğun hal ve koşullara bağlı olarak karakterinin temeli atılacak.
Yoksulluk içinde büyümüş ve ebeveynlerin bunu sık sık dile getirmişse hayatını para kazanmak üzerine inşaa edeceksin.
Sürekli "evladım sen çoğu çocuktan şanslısın, ileridesin" benzeri cümleleri duymuşsan, kibir sahibi olacak, insanlara yukardan bakacaksın.
Sevgi yoksunu bir aile ise içinden geldiğin, sevgiyi kovalayacaksın ve bunun yanında bolca da kalp kıracaksın.
Bir ömür boyu.

Bebekliğinde edindiğin bu rotalar gereğince çocukluğunu, ergenliğini, yetişkinliğini ve en nihayetinde yaşlılığını rotanda en uca gelmek için yaşayacaksın.

Gençken büyük arzu ve tutkuyla bağlandığın bu rotaya yaşlandıkça anlam verememeye başlayacaksın. Boşluklar doğacak.
Her şeye rağmen, sen sensin ve hep olacaksın. Zaman geçecek, değişeceksin.

Gençken vaktin, enerjin, sağlığın olur, her şeyi yapmaya gücünün yettiğini hisseder ama bocalarsın. "Her şey" için gerekli bilgi ve tecrübeye sahip değilsindir zira. Onları elde ettiğinde de ne vaktin ne sağlığın kalmış olur. "Her şey"e ulaşamazsın.

Bence bu en az altın oran muhteşemliğinde bir dengedir.

"Bugünkü aklım olsa ah neler yapardım.."

"Bugünkü aklım olması için önceki hatalarımı yapmam gerekliydi"

70 yaşındaki aklın 7 yaşındayken olsa her şey daha iyiye gidebilirmiş. Lakin aynı anda hem sonda hem başta olamazsın.
İki muhteşem yeti birikintisi aynı anda bahşedilmez sana.

Bu denge yalnızca yaşlılık-gençlik ikilisine özel değil.. Türlü ikililerin bazı elemanları bazı şeylere sahip iken, yoksunu olduğu şeylere diğer elemanlar sahip olabiliyor.

Örneğin, ayak sporlarında başarılı biri başka spor dallarında bocalıyor olabilir ve bu bocaladığı dallarda da sen başarılı olmuş olabilirsin.

Veya aptal sarışın deyimindeki gibi, dış görünüşün harikulade güzellikte olabilir ama bunu dengeleyecek bir aptallığa veyahut görünmeyen türlü kusurlara sahip olabilirsin.

Yoksulluk içerisindeki bir insanın mutluluk eşiği daha kolay ulaşılabilir iken, bir zengininki çokça yüksekte olabilir.
Bu denkleme sonradan kazanılan yoksulluk ve zenginliği dahil etmez isek tabii, onlar şüphesiz ki istisna durumlar.

Denge her yerde, her şeyde vardır.
Bazen kendini fazla kötü veya fazla iyi gördüğün bir yanılsamaya düşersin. O zaman dengelerini göremez hale gelmişsindir, dengenin denklemi zamanda kurulmuştur.
Öyle zamanlar olur ki, geçen zaman çok güzel veya çok kötüdür. Zaman ilizyonu sana dengelerini şaştırmıştır. Öyle bir halde denge denklemi zamanda kurulur.
Çıkıştaysan aynı oranda inersin, keza inişteysen de aynı oranda çıkarsın. Veyahut bir orta oranda dengelenirsin. A zamanında zirvedeyken, B zamanına geldiğinde dipte olabilirsin. Bu 1-2 ay da olabilir, bir ömür de.
"İnsan hayatı iniş ve çıkışlarla doludur" gerçekten de. Olduğun yerde saymazsın hiçbir zaman.

Bahsettiğim denge, insanın iyi ve kötü yanları, kabiliyetleri ve beceriksizliklerinden ibaret değil.
Bu değişkenlerin birbirini örtbas edebilmesinde.
Muhteşem sese sahip birisi, belki görece kötü bir fiziğe, pozitif bilimde ilgisizliğe, toplum içinde çekinmeye, özgüvensizliğe sahip olabilir. Lakin sesi yüzyıllarca dinlenecektir.

Göçebe (ki çoğu zaman kovularak), itilme kakılmayla, hak yenmesiyle dolu bir hayat geçirmiş biri pozitif bilimde çokça iyi olabilir ve insanlığa adım attırmakla kalmamış, çağ atlatmış olabilir. Hakettiği değeri yüzyıllar sonra görmüş de olabilir.
Nikola Tesla gibi. Tesla, buluşlarıyla insanlığa yardımcı olabildiğinden mütevellit maneviyatı doygun ölmüştür. Yaşadığı felaketlere rağmen. Bazı insanlar böyledir, sadece iyi şeyler yapmaktan mutlu olabilirler.

Denge..

Dengeyi bilmek ve görmek günümüz sorunlarını çözecektir lakin biliçli veya bilinçsizce hazırlanmış bir sistem bizlere denklemleri ancak matematikte kurabileceğimizi öğretti. Oysa denklemler ve dengeler, duygu ve akılda da kurulabilir.
Yine matematikte gördüğümüz mantık sisteminin aslen felsefi tartışmaları kolaylaştırmak amacıyla bulunduğunu da ancak sonradan öğrenebiliyoruz.
Günümüzde insana biçilen paha budur.

Yüzeysel bir öğrenim > mesleki diploma > çalış- para kazan ve patronuna kazandır > harcayarak yine patronuna kazandır > ölümüne yakın emekli ol

Oysa dengeleri görebilen ve tartışmalarını mantık sistemi dahilinde yapan bireylerin oluşturduğu toplum asıl "medeniyet" olacaktır. İleri gidecektir.

Mantık, matematik kavramına dahildir lakin kullanım alanları belirtilmediği, matematik işte deyip geçildiği için sorun teşkil etmekte.

Her kavramda yaşıyoruz bu sorunları ve aslında toplumsal ve uluslararası alanda yaşadığımız sorunların sebebi de bu kavramsal sorunlar
Kavramlaştırdığımız şeylerin ne işe yaradığını, neyi çözümlediğini unutuyoruz.

Sayıları yalnız matematiğe indirgeyip, kimyasal problemlerde sayı görünce "AA AMA BU MATEMATİKTİ" diyoruz.

Oysa yalnız "evren" vardır ve onun çözülmüş dengeleri. Tüm kavramlar birdir. Bunu unutuyoruz.

Komunizm, kapitalizm gibi kavramlar, fikirler bulup ayrılıyoruz. Birkaç nesil sonra niye ayrıldığımızı unutup, bu kavramları yalnız yine bizim yarattığımız düşmanlıklardan ibaret sanıyoruz.

Felsefe diyoruz, din diyoruz. Dinlerin felsefe olduğunu unutuyoruz. Kimsede gelip düzeltmiyor.
Yine felsefe diyoruz, bir de günümüz yaşamına dahil ettiğimiz kavramları ele alıyoruz. Aralarına keskin çizgiler çekilmiş.
Oysa henüz söyledik, tüm kavramlar ancak tek bir varlık bütününün parçalarının isimlendirilmesinden ibaret.
"Felsefe yapma yaa" diyerek birinin ne kadar saçmaladığına dikkat çekiyoruz zaman zaman.

Sağ diyoruz, sol diyoruz. İki taraftan işe yarar fikirleri toplayıp kendini geliştiren adama : "Sağcı mısın, solcu musun? Senin aklın karışmış. Daha çocuksun" diyoruz.

Toplumun hurafelerine MEB'in din tanımını ekleyip adına İslam diyoruz. Bu tanıma uymayan müslümanlara "sen nasıl müslümansın !!11!" diyoruz.

Kimi kavram için yüzyıllar, kimi için onyıllar ve kimi için birkaç ay yetebiliyor anlamını yitirmesine ve müritlerinin kaosa sürüklenmesine.

Zamanın kavramların anlamını boşa çıkarıp yalnız ayrılık bırakması ve insanın isterse müthiş disiplin ve başarı sağlayabilmesine rağmen yaratmış olduğu kendi içinde tutarlı fakat bir o kadar da bilinçsiz sistemler yine bir dengenin varlığını düşünmeye itmiyor mu?

İyilik ve kötülük, kabiliyet ve beceriksizliklerimiz, mutlu ve mutsuz anlarımız, eğlencemiz ve sıkılmamız.
Fazlaca iyi olan bir yanımız varsa onun parlaklığını düşüren birkaç kötü yanımız olabiliyor.
Çokça kötü olan bir yanımızı aydınlatacak güzel yanlarımız da.

Her zaman bir iyilik- birkaç kötülük veya bir kötülük- bir iyilik gibi dengeler olmamasına, değişkenler değişebilmesine karşın, denge ortak bir oranda kuruluyor.

İnsanoğlu olarak zekiyiz ancak bu zekamızı potansiyeline hak verecek biçimde kullanamıyoruz.

Denge.

İnsan sevmeye fazlaca müsait bir canlı iken niçin savaşlar gündemde?
Savaş acı ve deneyim doğurur. Savaş illa maddiyatla yapılmış olan değildir. Bazı savaşlar için tüfeklere, tanklara ihtiyaç duyulmaz.
Acı ve deneyim ise insanı olgunlaştırır, kabiliyetlerinin potansiyelini açığa çıkarır bu zor zamanlar.

İstediğimiz takdirde yapamayacağımız, doğru planlayıp başaramayacağımız iş yoktur yeryüzünde.
Lakin insanın bir de üşengeç tarafı vardır.
Dengeyi sağlar.

Her güzelliğin bir çirkini, her çağın bir vebası olduğundan dolayı asla "tamam" olmayız.
"Tamam artık erdik" diyemememiz için bir denge sistemi vardır.
Rotamızın ucundan alıkoyar bizi.

Ne kadar çabalarsan çabala "o" noktaya ulaşamaman için bir görünmez duvardır sanki.
"O" dediğim noktaya kimi "her açıdan mükemmel olmak" kimi "tanrısallaşmak" der ve benzeri terimlerle yeri dolabilir.

Zirvede asla devamlı bir hükümdarlık süremeyeceğiz. Hiçbirimiz.

Ancak herkesin kavramların ve insanların birliğini kabul ettiği, her bildiğini gelecek nesillere aktararak unutmayı ve kavram karmaşasını engellediği, yaşlının ukalalık yapmayıp tecrübesini disiplinli bir program çerçevesinde genç ile paylaştığı ve toplumun veyahut insanoğlunun amacına gencin işgücü ve enerjisi ile ulaştığı bir halde zirveye varabiliriz.
İdealar dünyasında, ütopyada, platonik bir dünyada.

O bilinç halini yakalamadığımız diğer (bu) hallerde ise zaman da, görmekten yoksun olduğumuz dengeler de, yaptığımız isimlendirme (kavramlaştırma) da bizim düşmanımızdır.

Bizi ancak kaosa ve savaşa sürüklerler. Irkçılığa ve ayrımcılığa. Sahte birlik çağrıları yapıp insanların vicdanına dokunarak gözlerini köreltip, saman altından su yürütenlere doğacak ortam ve fırsat verir. Sınıf farklarına.
Bildiğin ve bebekliğinden beri gözlemlediğin şu koca dünyaya neden olur.

Oluyordur. Olmuştur ve hep de olacaktır.

Çözümü yalnız insandır, yalnız insandır.
Yalnız insana bağlı olduğu için de imkansızdır.
Varken yoktur.