11 Ağustos 2016 Perşembe

Fanatizm

 Deneyi yapılabilir olduğu sürece bilimsel sayılan yargıların araştırılması olarak bilim'in bir müridi olan kimsenin, sözleri ve fikirlerinde hatta kalan yaşantısında da bu deneyselliği devam ettirmesinden olağanı yoktur.
 Ancak bizi bilime teşvik eden ve bilim gözüyle evrende neler görebileciğimizi ve görmemiz gerektiğini de anlatan, bizi uyandıran Science Guy yani Bill Nye, nasıl oluyor da görüşünü belirtirken mevzubahis görüş hakkında hiçbir şey bilmediğini belli eden akıl yürütmelerini medya aracılığıyla tüm dünyayla paylaşabiliyor? Yoksa bu adam bizimle paylaştığı öteki bilgiler ve perspektiflerde de benzer bir baştan savmalık belki de bizzat yanlış yönlendirme maksadı taşıyor olabilir mi?
 Yoksa dokuz doğru bir yanlış politikası ile sahiden, bir şey öğretmek için değil fakat yalnızca bir şeyi karalamak adına epey doğru gözüken bir eğitim veriyor olabilir mi?

 Bu acımasız teorilere katılmıyorum, belki katılmak istemiyorum. Bilimin ömürsüz ve sonsuz öğrenciliğinin bir parçası olduğunun bilgisini veriyor bize belki Bill bu hareketiyle ve diyor ki:
 "Ne kadar profesör, ne kadar şaşalı, ne kadar eğlenceli, ne kadar bilge durursa dursun bilmediği şey olabiliyor insanın! İnsan yanılabilir/bilemeyebilir, hem de insan olduğu için!"

  Her ne kadar son zamanlarda Hollywood'un algı operasyonları analiz edilebilir hale geldiyse, dış basının Müslüman ve Türk dünyasını tümden terörist olarak sunması göz önündeyse de, unutmayalım ki bu kavga yüzyıllara, bin yıllara dayanır hem de amma kanlı yıllara. Akan kanın tek sebebi de iki tarafın birbirini anlamaması, daha doğrusu, hiçbir vakit anlamak istememesidir. Eh elbette savaşı başlatanların üstünü örtmeyeceğiz, onlar iki tarafın da bakış açısını, iki taraftan da bağımsız olarak kendi hırslarına nefer bulmak amacıyla bükmüşlerdir ve tarih onları bugün hala süren Kilise-Bilim savaşı olarak yazmıştır.
 Yine her ne kadar şimdilerde Vatikan'ın bu savaşın sebebi ve tiranların en zalimi olduğunu kabul etmişsek bir zamanlar için, şimdilerde de yeni bir tiranımız var. O tiran ki en az Vatikan'ınkiler kadar gerçek dışı propagandalar/yönlendirmelerle konuşur, en az Vatikan kadar kendini sahnede isteyen, en az Vatikan kadar her şeye nüfuz etmek isteyen bir tirandır ve eylemsel olarak Vatikan'la hiçbir farkı olmamasıyla beraber, yine her nasıl Vatikan güzel söylemler ve vaatlerle kendi tiranlığını inşaa ediyorduysa, Bilim de bir o kadar güzel söylemler ve vaatlerle kendi neferlerini bulmaktadır.

 "Mantığın ve bilimin hükmettiği, dinin olmadığı güzel bir gelecek!" "Çocuklar kafaları çalıştıralım!"
 "Tanrı'nın adaletinin geldiği, zalimliğin bittiği bir gelecek!" "Çocuklar dua edelim!"

 İki slogan tamlaması arasında biliminki en şıkı ve en cicisi -günümüz için, değil mi?-, ben olsam bilimin sloganlarıyla yaşardım zira din demek artık ilim değil fanatizm yuvası demektir.
 Ancak bu ilk sloganlarda Karikateist sayfasının da aşina olduğumuz bir çarpıtma var, hatta tam gerçeğe giderken rayları çevirmişçesine bir çarpıtma. Yönlendirme diyesim geliyor çarpıtma yerine ama çarpıtma olan kısmı şu; bütünüyle objektif olmayı öğütleyen bir fikir yapısı, subjektif bir yermeyi de yan etki olarak pazarlıyor.
 Aslında demektedir ki "Çocuklar, kafaları çalıştıralım ve dini unutalım/yerelim/silelim!"
  Objektif adamın ve'den sonraki subjektivizmini bulunuz ehehe.

 Ah, ama güzel profesörlerim, bir şeyi övmek için, ötekini yermek lüzumu nedir? Herhangi ideolojiye karşı böyle bir edepsizliği yerdiğiniz dinde bile bulamazsınız.
 Yerilen din; modası geçmiş, çoktan yenilmiş Vatikan'ın dini ve Vatikan haksız diye tümden üstü karalanmış Hristiyanlık değildir elbette, o konuda kraldan çok kralcı kimselerkazımış/karalamıştır bu iki dini çoktandır halihazırda. Artık, hedef doğudur, doğudaki dinler.

 Adeta bir politikacı gibi hedef göstermekte, türlü reklamlar/haberlerle "aha düşman bu" deyip, insanları bir tuhaf iyi/kötü tanımlamasına mecbur kılan, sonucunda şayet "Dini silmek" gibi bir gayesi varsa, onu başarıya ulaştırma yolunda ilerleyen ancak kendi felsefelerini takip edenlerin yine (eğer hayat felsefelerini diğer her şey bi kenara, yalnızca bu medya oluşumunun sunduğu felsefeyle kuracaklarsa) hayatta başarısız ancak ve ancak birkaç sohbette bu birkaç bilimsel bilgiyi ve "Dini silelim!11!!" mesajını yayabilecek kimseler olacağı, yeni doğmuş bilim fanatizminin sahipleri kimdir?
 Bunu bilmiyoruz, onları tanımıyoruz.
 Bu aydın, şaşalı gözüken ve haklarını yabana atmayalım, yaşamları süresince sahiden türlü icatlar ve servislerle insanlığa katkıda bulunmuş kimselerin, bilgi sahibi olmadıklarını beyan ettikleri konularda bilirkişi davranmak hatasına niye düştüklerine dair teoriler var elbette.

 Ah, elbette teoriler var..

 Onlar belki başka bir hitabın konusu olurlar.

 Lakin tarih bilinciyle gören gözler için o kadar açıktır ki, kulağa güzel, göze cezbedici, akla ikna gelen her ne idiyse onlar, bazı bireylerin hırsları doğrultusunda kullanılmıştır. Yani propaganda zekası, ikinci dünya savaşından çok çok eskidir, Hitler'le beraber türeyen ancak onun medya aracılığı olabilir, ki medyanın gelişimi de o döneme dayanır zaten.
 Açıktır; kulağı tatlandıran, gözü cezb, aklı ikna eden her ne idiyse o ve yeni doğan arasına bir insan evladı illaki girmek istemiştir, girmiştir de. Ne yazık ki tarih sahnesine çıkmış olacak kadar ses getiren olaylarda daima yeni doğduğu için bilemeyen bir çoğunluk jönlerin ardına kuyruk olmuştur.

 E o halde, çağın gereklerini karşılayan ideoloji ve metotlar bir şekilde, belirli azınlıklarca belirlenmiştir mi demeliyiz yoksa çağır gereklerini karşılayan ideoloji ve metotlar bir şekilde, belirli azınlıkların emellerince bükülmüştür mü?

 Eh, din ya da bilim fanatizminin ya da tarihi yönetmiş başka bir şeyin içinde işe yarar şeyler de olduğu açık -tarihi ve kitleleri doldurduğuna göre-, o halde tümden yabana atamayız hiçbirini.

 Belkide fanatizm kısmıyla ilgilenmeliyiz, zaten kendine ve inananlarına düşman yaratan, kendini överken başkasını yermeye sebebiyet veren o değil mi?

 Belki din de -ve şimdi bilim de- yararlıdır, ancak fanatizm onu şimdiki konumuna getirmiştir.

 Boşversene.
 İnsan işte, onun hırsları kendine sömürecek bir vaha hep bulur.