26 Haziran 2014 Perşembe

Amaç ve Sebep

Ayak parmaklarım ayağımın bulunduğu yeri iyice kavramasına yarıyor.
Ayaklarım ise bana yürüme,koşma, zıplama kabiliyeti sağlayan bacaklarımın yer üstünde durabilmesine yarıyor.
Bacaklarım, saydığım kabiliyetleri kullanarak dünya'yı gezmeme olanak sağlıyor.

El parmaklarım, tek başına yalnızca vurma veya itme kabiliyetine sahip elime kavrama, tutma ve yine bu yetileri doğru kullanırsam ulaşabileceğim çekme özelliğini kazandırıyor.
Kollarım ise gereken şekilde bükülerek veya güçlenerek saydığım kabiliyetlere sahip elimin bu kabiliyetleri uygulayabilmesine ve uygulayabilmek amacıyla uzanmasına olanak sağlıyor.

Kafam, dolaylı biçimde, bana düşünme ve bedensel faaliyetlerimi kusursuzca işleme yetilerini kazandırıyor. Ayrıca dünyayı; gözlemlemek için gözlerim, koklamak için burnum, tad alabilmek ve karnımı doyurmak için ağzım da kafamda yer alıyor.
Boynum ise kafamı gövdeme bağlamasının yanı sıra belirli bir açıda dönebilme kabiliyetine sahip olarak, kafamda taşıdığım görme, koklama, tat alma ve karnımı doyurma faaliyetlerini daha mobil kullanmama olanak sağlıyor.

Gövdem ise tüm bu yetilere sahip makineleri (kollarım, bacaklarım ve kafam) bir arada tutuyor. Ayrıca gereken şekilde bükülerek veya güçlenerek ihtiyaç duyan uzva kolaylık veya kuvvet takviyesi yapabiliyor.

Vücudumun temeli ve koruyucusu olan kemiklerim bu iki göreve hizmet ederken ayrıyeten, onları sarmalayan kaslarımın da dağılmamasına, pelte haline gelmemesine, yarıyor.
Kaslarım bana türlü görevlerde ihtiyacım olan kuvveti ve hareket kabiliyetini sağlıyor.
Kalbim ise kaslarımın ve kemiklerimin bu kuvvet ve hareket kabiliyetlerini tesis edebilmesi için onlara ihtiyacı olan yakıtı sağlıyor.
Damarlarım ise bu yakıtı kalbimden kas ve kemiklerime ulaştırma işine yarıyor.


Küçük işlevlere sahip küçük parçaların kendi gibi diğerlerine katılması ile büyük işlevlere sahip büyük parçaların oluşması ve en nihayetinde bunlarında birbirlerine katılmasından mütevellit, ben oluşuyorum.
Yerine getirmesi gereken tek görevi "hayatta kalmak" olan ve bu görevi yerine getirmesine yarayacak her donanıma sahip, ayrıyeten bu donanımı kusursuzca kullanmayı içgüdüsel olarak (doğuştan) yerine getiren, görevi için mükemmel bir makina.

Böylece görüyorum ki içgüdüsel olarak yaşama amacını merak eden insanın yani benin bu konudaki ana ve tek sorusu "Niçin yaşıyorum?"'un cevabını bedenimde barındırıyormuşum ve o cevapta "hayatta kalmak için" imiş.
Yaşama amacımı buldum.

O halde başka bir soru türüyor,
"Neden yaşamalıyım?"

9 Haziran 2014 Pazartesi

Mutluluk

Zor değil.

Mükemmeli istemediğin sürece.
"Şu olmazsa bunu yapamam" "bu olmazsa şu olmaz" demediğince.

Eksikleri, yanlışları görmediğince zor değil
Görüp kabullenirsen ya da.
"Olsun be, yanlış olsun" diyebilirsen.

Zor değil.

"Aklınla düşün kalbinle yönet!"

Bir büyüğümün sözü yukarıdaki. Mutluluğun ve başarının formülü.
Nasıl yorumlarsan, ne anlarsan o.

Benim yorumum ; hayatını duygularına göre şekillendirmeli, bu şekli nasıl vereceğini aklıyla çözmeli insan.

Olurda rolleri değişir, duyguların görevini akla verirsen hayatın karman çorman olur.
Maneviyatını kullanmayan işlerinin bile aksadığını görürsün. Sen insansın zira. Duygusal bir varlıksın.
Ruhun var. Bedenini de yöneten o.

Bilincinin yerinde olduğu zamanlarda duygularını ezer geçersin. İstediğin güçlü adam/kadını oynar bitirirsin günü.

Sonra?

Kendinle yalnız kaldığında kendine hesap veremezsin.
İtiraf edemezsin kim olduğunu, isteklerini.
Kendinle konuşmak zorlaşır.

İstemediğin bir işe gidiyorsan her gün, söve söve, geceleri kendini uyutmak mümkün mü?
İstemediğin ama başkalarının "doğru" gördüğü yoldan gidiyorsan, uyuyabilir misin?

Uykuların her gece mezarın olur.

Bilincin veda ettikten sonra, bilinçdışın ile yalnız kaldığında gerçekler kaplar benliğini.

Bölünürsün ikiye zamanla.

Gündüzleri hür, güçlü bir savaşçı, geceleri tanrıya sığınan kız çocuğu olursun.

Yalanların ayakta tutamaz seni.
Erir gidersin, zamanla yokolursun.

"Olsun geleceğim için!" "Olsun, ailem için!" "Olsun, bize bu doğru öğretildi!" "Olsun, çocuklarım için katlanırım!" "Olsun, vatan için!" "Olsun, tecrübeydi!"

Hayır. Yanılsama bunlar.

İnsan hep hayatının kalanında daha bir çok olay yaşayacağını, kederle/mutlulukla karşılaşacağını, insanlarla tanışacağını sanır.

Hayır.

Bu bilinçdışının avuntusudur. "Şu ana kadar başarısızdım ama tüm bunlar ileride başarılı olabilmek için" "Hep hata yaptım çünkü ilerde yapmayacağım" "Daha çok vaktim var"

Hangi ileride? Hangi vaktin?

Gençken ileride dedin, orta yaştayken de ileride dersin ama yaşlanınca anlıyorsun o "ileri"nin hiç bir zaman "şimdi" olmadığını.

Ne istediğini bulmalı ve peşinden koşmalı insan. Arzularını keşfetmeli. En çok kendiyle konuşmalı, kendini çözmeli.
Geleceğini kendini rahat hissettiği ve sevdiği şeylere göre değil, aksine, sevmediği ve rahat etmediği şeylere göre şekillendirmeli.
Ney onu rahatsız ediyorsa, ondan kaçmalı. Sevmediği şeyden uzak durmalı. Sevdiğine yaklaşırken.

Ne ister nerden bilinir ki benlik? Karışık bir mevzu.
Sınavda aklına gelen ilk şıkkı işaretledikten sonra aklına ikincisi gelip şüpheye düşmen gibi. Sürekli tereddütte yaşar insan. Kararsızdır. Çoğunlukla ilk şık doğrudur yinede.
Beynin usb değil zira, müthiş bir makina. Bilinçdışından bulur cevabı yollar sana.
Ne istiyorum diye sorman yeterli o zamansa.

Aklına ilk gelen şıkkı seçmeli
Ve kaçmamalı kendinden.
Kafasında kurup kurup yoracağına kendini
Gidip almalı istediğini
Doğasında olduğu gibi
Bir zamanlar.

Yaşlı değilim veya hoca sakalım yok.

Çokta hayat tecrübem yok.

Okunmuş kitaplarım, dinlenmiş nasihatlerim var.
Ve bunları ciddiye alan bir beynim.

Bir şeyleri bilmek, anlamak için yaşamana gerek yok.
Hazır yaşanmışı var.

Değerini bilirsen tabii yaşanmışlıkların.

Güzel bir gelecek yok, güzel şimdi olmadıkça
Güzel bir ilerisi yok, maziyle barışmadıkça
Mutluluk yok, başkan kalp olmadıkça
İtiraf etmedikçe kendine isteğini
Ve insanlara arzunu
Kaçmayı bırakmadıkça
Sormadıkça kendine.

Martılar, bi' kesin sesinizi ehehe.