14 Mayıs 2014 Çarşamba

İnkar

Gerçek ağır geliyor ise inkar edersin.
Dünyanın en kabullenmeci en gerçekçi insanı da olsan, bir gün tıkanırsın. Mecburen inkar edersin.
Yok canım o kadar da değil herhalde dersin. İhtimal vermezsin gerçeğe. Gülünç gelir çünkü.

Kendi vatandaşı madende sıkışır ölür, "Olur öyle" der. Kalıbının adamıdır o. "Hayır canım, sadece gerçekçi oluyor ehe" der inkar edersin.
Her an her dakika gittiği yerden konum bildiren "sosyal" vatandaşların, konum bildirdikleri mekanların wi-fi'nı kullanarak "çok üzgünüz, acımız büyük ehe" yazdığını görürsün. "Yok yahu, ellerinden o kadar geliyor" der inkar edersin.
"Yeter bee, sömürdünüz ülkeyi" diyenler seçim günü gidip sandığına sahip çıkmaz, evinde kös kös oturur sonra seçilene söver ; "Tüm millet sokaklara mı dökülseydi, kaos olurdu zaten" der inkar edersin.

Oyun oynamayı seven bir kaç "sosyal" çıkar, bir oyun icat eder, adına siyaset deyip ona buna giydirmeye başlar. Bunları farkeden bir parti, aynı "seçilen" gibi sosyalleri sömürmeye, yönlendirmeye başlar. "Herkesin kendi tercihi, neticede ifade özgürlüğü var" der inkar edersin.
Aynı insanlar sonraki gün, bir afet, kaza, savaş olduğunda "İşte bu ülke böyle yanlış, davamız böyle doğru, dikeceğiz kızıl bayrağı !!11!" tarzında çıkarcılık yapar. Savunduğu kızıl bayrağın altında mavili beyazlı birazda kırmızılı Amerikan bayrağı açmıştır, farkında değildir. "Gençlik yahu, ileride çelişki falan kalmaz" der inkar edersin.

Bir ölçüde de rahatlarsın. Neticede bunlar sana dokunan şeyler değildir, boşverirsin. Çelişkiymiş, üşengeçlermiş, sorumsuzlarmış ; iplemezsin. İnkar eder, bahaneler türetir geçersin.

Bir an gelir.
Bugüne kadar susmuşsundur. Yine susacaksındır.
Sabahtan akşama kadar dedikodu yapan ama sorarsan okul/iş dışında başı kapalı, dininde imanında olan insanların konusu olmuşsundur.
Senden girer, aileneden çıkarlar. "Duymadım ki" triplerine girersin. Bu seferki bahanen odur.

Bu dokunur sana. Boşveremezsin çünkü inkar ettiğin dünya dönüp dolaşıp gerçekliği ile karşında durmakta ve seni dürtmektedir. Git, yapma desende yapar o. Suçlusundur, inkar etmekten ötürü.

Döner dedikodu yapanlara şöyle bir söversin uzun suskunluğunun ardından. "Size ne ulan biiiiip+++" dediğin dakikada haksız, suçlu, terbiyesiz, edepsiz, toplumda konuşmayı bilmeyen olursun. Hayatlarını başkalarına zorluk çıkarmak, onları yermek için yaşayan başkasıymış gibi döner sana "Laflarına dikkat et terbiyessiaaaağğz!1!" gibisinden çıkışırlar. Tanrım bu kadar çelişki fazla, insanlar böylesine aptal olamaz !? dersin. İnkar edememişsindir ama kabul de edememişsindir o an.
Kabullenirsin dayı işte o an.
Kabullenirsin.

"APTALSINIZ HEPİNİZ, KOCA APTALLAR" diye haykırırsın kalabalığa, palyaço olursun gözlerinde. Değersizsindir.
Aç tavuk kendini darı ambarında sanar misali, azıcık değeri olan insanlar kendilerini ilah sanmaktadır. İşte o an farkedersin ki onlar kabullenmeyecektir. En zoru bu olur.
Ağırlaşır yükün. Belki de son damlan olur.

Madeniyle, ülkesiyle, başkanıyla, cahiliyle, delisiyle, genciyle, yaşlısıyla, ışığıyla, karanlığıyla bir güzel yalar yutarsın dünyayı.
Bahanelerin tükenmiş, daha fazla inkar edemezken koyu kızıl bir ışık parlar kafanda. Şeytandır o, dürter. "Sen yoksan dünyada yok"
"Çıkış yolu!" diye sevinirsin. Dünyayı böylesine inkar etmenin yolu aklına gelmemiştir daha önce.
Düşünürsün, acaba dünyayı 5. kattan, temiz betona doğru inkar etsem mi diye.

Ama o zaman ne farkın kalır inkar ettiğin o sorumsuzlardan.
"Ben onlar gibi değilim ki yahu, güçlüyüm, sorumluluklarımın farkında ve dayanıklıyım" der, kendini inkar edersin.

Öyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder