2 Mart 2014 Pazar

Arayış

İnsan sürekli bir arayış içinde.

Farkında olmasa bile bir arayış içinde zira içgüdüsel olarak bir şeye inanma ihtiyacı hissedersin.
Bunun sonucunda arayışa başlarsın.

Bu kimi zaman Tanrı olur, din olur; kimi zaman bir ideoloji olur , gün içinde yaşadığın bir olayın asıl nedeni olur.

"Gerçek" ve "doğru"yu ararsın.
Arayışa çıkılacak çeşitli yollar içinden en cezbedeni Tanrı ile ilgili olandır elbet. Zira özünde herhangi bir ideolojiye beslenen inanç ile pek bir farkı olmayan Tanrı olgusu, insanın nüfus cüzdanına bile işlenecek kadar önemsenmiştir.

Lakin hangi partiyi tuttuğun veya hangi ideolojiyi benimsediğin yazmaz o cüzdanda.
Bulunduğun topluluğun değerleri, senin değerlerin olur. En nihayetinde sen ve toplum ayrılmıyorsun. Topluca hissedilen duygular ile bireysel duygular pekte farketmiyor.

Ama bazı insanlar arayışını, toplumun arayış düzeyine indirgemeyip daha ileri götürüyorlar. Bu yolu seçenler ise şunu farkediyor "Ah, toplum yanılıyormuş".

Öğrendiği her yeni bilgide toplumun ne kadar geride kaldığını farkeden insan aynı zamanda bu bilgilerin ardı arkasının kesilmeyeceğini, öğrenecek yeni şeylerin sürekli geleceğini de farkediyor. Yani ne kadar kovalarsan kovala "gerçek" ve "doğru" hep değişecek ve asla "Tamam, artık her şeyi biliyorum" diyemeyeceksin.
Buradaki insanlar çoğu zaman kedere kapılıp intihar etmeyi düşünüyor, bu düşünceye saplanıp ilerleyemiyorlar.

İlerlemeye karar verdiklerinde ise yol, bu noktada ikiye ayrılıyor.
Bilinç oluşuyor. Toplumun "yeterli" gördüğü arayış düzeyini yani üniversite diplomasını yırtıp, insanları sorgulamaya, araştırmaya teşvik edeceksin,
Ya da,
Bilgilerini idrak edemeyecek, bir ülkenin başına geçip halkı hortumlayacak veya silikon göğüslü hatunlarla program çekecek, "dini öğretiyorum" adı altında beyin yıkayacaksın. Kendine taptıracaksın bir kaç yüz bini, krallar gibi yaşayacaksın.

Bu 2 karakter tipi özünde, insanlığa yön vermiş ve vermekte olan insanların tipleri.

IQ düşüren ticari reklamlar olur ya hani bazen, kafasına göre insanlığı ikiye bölerler : "ülker çikolatalı gofret sevenler ve sevmeyenler"
İşte bu "yönetenler" sınıfı da temelinde yukarıdaki gibi 2ye ayrılıyor. Bilgisini egosuyla harmanlayıp milyarları kan(l)dıran insanlar her ne kadar birinci tipten fazla olsa da, 2ye ayrılıyor.

İnsanların arayışını, inanma ihtiyacını suistimal ediyorlar. Ama öyle bir noktaya gelinmiş ki, suistimal edilen insanlara veya suistimal edildiğinin farkında olan "kandırılıyoruz biz yaa" diyen insanlara "Kandırıyorlar sizi ! Ahanda doğrusu bu" dediğin zaman, "hass, saçmalama la o nasıl doğru ehueuhehe" diyorlar.

Birinci tip insanları, ikinci tip ile işbirliği yaparak yokediyorlar resmen.

Cehalet.

İnsan nüfusunun arttığı yerde yanılgı başlar. Tarihte hep yanılgı vardır. Gelecekte de olacak.
Yardımcı olmak isteyen birinci tip insanlar, kandırılmaya meyilli toplumu kandıran ikinci tip insanlara fırsat verme alçak gönüllülüğünü gösterdiği sürece, yanılanlar hep fazlalıkta olacak.

İnsan, arayışını hep gördüğü kadarıyla sürdürecek, ona yol göstermeye çalışan diğer "arayıcılar" bulsa bile çoğu zaman akranı olduğu için onu iplemeyecek.

İnanma ihtiyacını bile bencilce giderecek.

"Cahil !!" diye haykırırken cahil konumuna düşecek.

Cehaletin vücut bulmuş hali olacak ama kabullenmeyecek.

Ama dur. Biraz da "arayış"a dışardan bakalım. Objektif bakalım.
Vücudunun her fonksiyonu hayatta kalmasına yardımcı olması için tasarlanmış insan, daha neyini kurcalıyor ki hayatın ?
Sadece hayatta kalman ve üremen gerekiyor, onu da beceremiyorsun ehehe.

Biraz düşündüğünde saçma gelsede, içgüdüsel olarak yapılan şeylerden sadece biri bu "arayış". Kaçınılmaz.

Bu demektir ki er ya da geç insan bireysel olarak bir arayışa giriyor.
Kendimize ve başkalarına yapabileceğimiz en büyük iyilik belkide onlara bu arayışlarını yaparken, tarafsız, yani objektif kaynaklar sunmak.

O yüzden;
Subjektif, yani taraflı, düşüncelerle insanları arayışlarından saptıran insanların abv, haydi kendine iyi bak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder