17 Aralık 2014 Çarşamba

Delilik

Naber?

İnsan ırkının en kalabalık yılları. 100 milyarı aşkın insanı ağırladı bu topraklar.
Sen kaçıncısısın?

Ya da sıranı, yaşamaya hevesli yığınlara mı kaptırdın?

Kaptırmadın derim. Kaptırmış olsan okumazdın, yazardın.
Yazan adamın yaşayabildiği nerede görülmüş? Onlar kaptıranlardandır.

Yaşamayı ve ölmeyi bilen, hayallerini bir şekilde gözlemledikleri ve bildikleri ile sınırlandırmış kalabalığı izlemekle ömür eskitir yazan adam.

Düşünmek ve sorgulamakla övünen bizler, övündüğümüz şeyin bir boka yaramadığını görmekte zorlanıyoruz.
Ve "bizler" evet. Delilik kriterlerimi aşağıda tutuyorum anasını satayım, çıldırmak için rönesansta veya antik yunanda doğmaya gerek yok. "Siktir git, bir tek sen mi farkettin bunları?" "Kitaplara adını yazarlar emin ol ahaha" diyenlere selam olsun.

Övünülecek ve diğer insanları bunu yapmadığı için aşağılayacak kadar nesi var bu düşünmenin?
Bizler çıldırdık ve çıldırmamış, yetinebilen insanları kıskanıyoruz. Onlar da düşsün, beraber boğulalım istiyoruz.
Zira türettiğimiz fikir sistemleri içerisinde, hepimiz yalnızız. Hepimizin farklı ütopyaları, cennetleri var.

Hür aklın çılgınlığı burada! Doğruları ve yanlışları hür aklıyla düzenleyebilen hür iradeler yaratıcıdır!
Kendi gerçekliğini yaratabilenlerin yaratıcılığı yine kendi soğuk karanlıklarının alevidir.

Her doğrunun üzerine çıkabilmiş, tabularını yıkmış temiz ve arınmış kimselerin boşluğa düşüşü burada başlar.

Değer sahibi olmama felsefesi, kendi değerlerini yaratma ihtiyacıyla çatışmaya, olgunluğa girişte başlar.

Yetişkin kimse, kendi değerlerini yaratmış ve yaşayabilen kimsedir. Zira hayatın anlamı, hayata devam etmenin ta kendisidir. Değerleri ve bunlardan dolayla mücadelesi, yapmakta olduğu işleri olmayan insan, anlamsızdır, kendini yetiştirememiş sakallı bir çocuktur. Ölü doğumdur. Zombiler dizilere ve çizgiromanlara özgü değildir.

Çıldırmış bizlerin hayalleri dünyaötesi ve doğaüstüdür. Buysa yetinemezliğimize ve çocukluğumuza işaret eder.
Yetişememiş ve çocuk kalmış olan bizlermişiz meğer.

Dünyada yükleyeceğimiz değeri hakedecek herhangi bir şey olmadığını sanan sözde düşünebilen zeki insanlar (bizler), hayatta başarısız çocuklarız.
Kendi dünyamızı yaratabileceğimizi düşünmek ne çocukçadır!
Kimi tanrıyı sırf bu sebeple reddeder.

Bu dünyanın gerçekleri üzerinde iz bırakmak varken, hatta bunlarla oynayabilecekken, dünyayı reddedip, kendi dünyasını inşaa etmek isteyen, edemeyince oyundan çıkmayı aklına koyan mızıkçı çocuklar!

"Blogunda insanları aşağılıyorsun, en mükemmeli gibi davranıyorsun, egoistsin" diyenlere selam olsun.
Bu toprakların ağırladığı en aşağılık insanlardan biriyim!

Yaşamayı bilemeyecek kadar aptalım! Aşağılık ve üstünlüğü zekayla ölçecek kadar tanrıyım! Tanrı düşünemeyenleri sevse onları ibret için yaratmış olmazdı.

Toplumun olgun ve sert gördüğü kimselerin çehrelerindeki çocuksu ifadeyi ve hayattaki toyluklarını görecek kadar büyüyebildim ancak!

Bu bize toplumumuzun olgunları hakkında ne anlatır? Toplumun hali acınasıdır.
O topluluk, kendini millet sanan 40-50 kişilik hükümet kadrolarını oluşturur ve çocuklarına evrensel davalar yerine bu 40-50 kişinin diğer yüzlerce hükümetle testosteron yarıştırma amacıyla öğretebilmesi için yetki verir.

Bir hayvan gibi sadece yaşamayı ve ölmeyi bilen bu insanlar benden yukarıdadır!
Yaşamayı ve ölmeyi bilir onlar, acıları ve hisleri vardır.

Ama biliyorum, çocuk gördüğüm kendim ve diğer yüz milyar insan içerisinde çok çok ufak bir azınlık olan diğer "kafa yoran yazarlar"dan daha çocuk onlar ve hepsinin kalbi delik deşik.

Bildiğim ve gördüğüm hayatları tamamı ile paramparça.

Biraz keyiflenebilmek için saçma şeyler üzerine konuşan insanlara selam olsun. Dertlerinizde ortağız.

Sırf bir şeyler başarmış hissedebilmek ve diğer insanların kendisini takdiri için yine diğer insanların "yap" dediği şeylerin peşinde koşan, bunun derdine düşen kölelere de selam olsun. Hayatlarımız zorunluluklarımızdır diyor bir filozof.

Öyle filozofun, öyle hür düşüncenin ta.

Hayatı için ruhunu dinlemeyen ve başkalarının ruhlarına kulak kabartmayan insanlar, yaşamayı bilemezler, hayır.

Bunu kabul etmeyeceğim. Kendim bildiğimden değil ya da bilmiyorum da onlar biliyor diye değil.
Farklarımızın getirdiği inattan ve insanlar arası hayatı bir alt-üst ilişkisine dayandırdığımdan sırf. Yanlışta olsa yaptığım, kabul etmeyeceğim.
Benim kadar yaşamayı bilmiyorsunuz.

Sahte uğraşlardansa, yaşamamak daha cazip benim gibi delilere.

Aradığınız ağız olmamamla beraber, aradığım kulakları da bulamıyorum. Olabilecek ve bulabilecek yetişkinliğe eremedim.

7 milyar çocuk olarak, yine çocukların devrettiği düzeni sürdürür gideriz böylece.
Aramızdan çıkan deliler, yalnız kalabilmek için kaçar gider böylece.

Kendini büyütmüş, kendi ruhunu dinleyebilmiş kimse insandır, ütopyamca.
Başka ruhlara da kulak kabartabilen ise iyi insan olur, iyiliğe ölçütüm budur artık.
Ütopyam pek saftır.

İnsan mıyız?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder