27 Haziran 2016 Pazartesi

İlk Kural

 Sevmediklerim ve tanımadık kulaklar!

 Ergenliğinize yapışın. Orada her şey apaçıktır.
 Ve erişkinlerinizi dinlemeyin. Onlar için her şey henüz ergendir.
 Bu düşünce, ergenlerim, büyük bir kibrin sonucudur.

 Zira onların ego dediği bile, bağlarından çaldıkları adamın nitelediğine tezattır.

 Upuzun ve gepgeniş bağlar, pek bereketli ve lazım bilgelik.

 Bahçıvanıysa; bağın her köşesini istila etmiş faydacılar, oradan alıp şehirlerine taşıyan kütüphaneciler ve yoz şehrin obez diyetçileri.

 İşte, hat böyle gider ve bağlar şehre gelene kadar kurur gider.

 O yüce bilgeler, şehre geldiklerinde sıçanlara dönüşürler.

 İşte bundandır, hep bundan.

 Batan bir dikeni kimse çıkartmazsa ne olur?
 Battığı yerde kalır.

 Acı vermiyorsa farkedilir mi?
 Asla.

 Acı verse de, kanıksanmayacak acı var mıdır sanki?
 Hayır.

 O halde tercih etmek, bildiklerimizin yegane kesinliğidir.

 Peki, herkes idare ederse ne olur?
 Bir aptal, akıllı.
 Böyle buyurdu Spetzi.

 Lakin ortaya çıkıyor ki, kişilerin yaşamları için çözümleri farklılaşsa da, ebedi olan ikinci kesinlik gerçeğin kendisi.
 İnsanoğlu ateş yakmayı bulmasaydı bile, evrenin çoğu köşesinde ateş vardı ve olacaktı da.

 O vakit pörtlet gözlerini, bunu insanlık adına bir keşif haline getirelim, üzerinde anlaştığımız dilin tanımlarını da sokaklara indirgemeyelim.
 Sezara Sezar, göte göt diyelim.

 Zira halihazırda bizim oralarda g*te göt denir de ondan, hakim bey. Kaldı mı bunu hatırlayan?
 Özümüz buradan gelmedir.

 Shall we?

 Yoksa, kaybedeceklerin mi var?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder