18 Haziran 2016 Cumartesi

Öyle

 Hayat bir kıç düşkünüdür.

 Gördüğü kıçın peşindedir yahut en iyi gizleyenin.
 Ne kadar fit ne kadar diri, fark etmez.

 Çirkininin de güzelinin de yalnız kıçına tamah eder o. Nefes alsın yetmezcidir de, ancak  'kıç olsa kafi'cidir.

 İnsanlar kıçı, hayat da insanların kıçını kovalar.

 Ne zaman bir insan türü mensubu hayata kıçını döner, o vakit hayat şüpheye düşer.

 "Talih benden yana, çünkü kadınları kovalamıyorum" dediğinde Nietzsche, bunu mu demişti?

 O vakit hayat, ona yüz çeviren sevgilisini hediyelerle tahrik etmeye çalışır.
 Fakat sevgilisi bu geceyi tripli geçirmeye kararlıdır.

 Oğlum/kızım, sahiden en çirkin kıçın bile saklanmasında gizem ve kovalama uyandıran şeyler vardır.

 Haydi saklayın kıçınızı.

 Zaten denemiyorsunuz demiyorum.
 Dünyadan kaçmak için var gücünüzle sergilediğiniz soğuk yüz, yüzeyden uçuş ve anlamazdanlıklarınızı görmek miyop gözlere bile mümkün vaziyette.

Amma vardır onların güçleri.
Yine, nasıl da vardır onların güçleri.
Kahrolasıca, amma güçlüdür öyle!

 Ancak saklamak ve kazanmak hüneri farklı bir şeydir.
 Hani bilgi olmadan fikir geliştirmek imkansıza denktir mantıkta, hani şu bilim olanda, ama yaygın bir yanlıştır bu?
 Yani, bilgisizken de fikir sahibi olabilmeyi becerebilmiştir insanoğulları ve kızları da ve artık tarihi böyle yazmaktadırlar hani?

 Bilgi olmadan yahut 'bilgi' varsayarak edinilen bir fikir örneği olarak, yüz çevrilen bir din var ya hani.
 Onun mensupları sana hazırladıkları kitapçıkta "Dünyevi zenginliği, aklın zenginliğine ve estetiğe tercih ediyoruz, kaçıyoruz kolay yollarımıza" demiştir ya bugün?

 Hani insanlığın yüz karası, insanlık birikiminin afyonu diyorsun ya, ona?

 Ama neyse bak s.e onu bunu, saklamak ve kazanmak hüneri daha estetik daha rasyonel bir şeydir.
 Ha şu iki terim bile senin gündelik sohbet zaferlerini kazanmak için kaçtığın "bilim"in dallarıdır.

 Saklamak ve kazanmak hüneri senin uyanayazarak sürdürdüğün yaşantı değildir.
 O bir kargo gibi sana gelmeyecek. 
 O, serinle diye üzerine yağacak bir yağmur değil.

 O senin bulacağın ve güzelleştireceğin şeydir.
 Yine, o senin aklına ve yüreğinin estetiğine bakar.
 Kahrolası bir akıl ve estet anlayışı ister.

 Ama neyse bak s.e bunları, gerçi kardeşim, sen hoşgörülüsündür.
 Bırak bu gece yazayım biraz.
 Yazmasam, ne olacak belki.


 İnsanoğulları ve kızları da, elbette öyle rasyoneldirler, 'iyi' olmanın tüm disiplin ve gereklerini basitçe çözmüşlerdir.
 Hoşgörünün yeni formülünü ister misiniz?

 O; asla kızmamanın, daimi sakinliğin ve sessiz kavrayışın, yüce hayat bilgeliğinin formülünü de ister misiniz?

 Kolaydır.

 Susmak!

 Bilmediğin her şeyde susmak. İronik bakabilenler için bu ne çok cehalet ifade eder.

 Her susuş bir aşağılayıştır.

 Kendini.

 Oğullarım ve kızlarım da, siz her şeyin kestirmesini bulduğunuzu ve güneşli günlerin yakında geleceğini mi söylüyorsunuz?
 Yine, sizler, her şeyi anladığınızı ve artık 'olacağını' mı söylüyorsunuz?
 Kahrolası aklın ve estetin içinde mi yüzüyorsunuz?

 Zarafetiniz ve 'sorgulayan aklınız', muhalefet olduğunuz akıntıya karşı yürürken, paçalarınızdan mı damlıyor?
 Kahrolası kızıl gök ufukta ve sizler alt komşum Halise teyze için bile bir kurtarıcı mısınız?

 Bu dünyanın kurtarıcıları ancak kıçıma birkaç egzama pütürü verebilir. Bilenler için amma net öğütler ve keskin iğnelemedir bunlar.

 Lakin, o motorları almak için bile emeğe ve onun ödülü paraya ihtiyacınız var.
 Sürmek içinse kıçınızı dönebilmeye.

 Kütüphanelere değil,

 Fazla yiyip, fazla içip, fazla gezip, fazla dil döküp, fazla sevişerek tükettiğiniz vaktinize.

 Saklamak hüneri?
 Bunu isteyen hazlar diyarını yaksın.

 Geçici hiçbir şey saklanamaz zira.

 Öyle.

 Değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder